"Çok doğru. Gün gün kötüye gitmedeyiz. Benim çocukluğumdaki alimler başkaydı. Sakın kimse alınmasın. Ben de hocayım. Ama hakikat budur. Şimdi bir çocuğa ecdadını sorsan ahmak ahmak insanın suratına bakar."
Ne yazıda, ne aşkta, ne acıda. Kalbin de daha ileri gidemediği bir yer var. Hayal zamanlarda yıkılmış beldeler. Gözlerimi kendi satırlarımda gezdirip de görünce ki gölge üstüne gölge. Kimse üstüne alınmasın, hikâye sadece kul ile Allah arasında; sezer gibiyim.
Sokak kapısını yavaşça açtım, evde bulunan birini uyandırmaktan çekinir gibi sessiz adımlarla dışarı çıktım. (Beni görmediler herhalde. Kimler?) Yolumu görebiliyordum. Bir süre hiç gözümü kırpmadan gökyüzüne baktım; karanlığın uzaklaşmasını, renklerin ağarmasını izlemek istiyordum. Fakat bunu beceremedim galiba; arada başka şeyler de düşünmüş
... kimse alınmasın diye ne hesaplar yaparım konuşurken. Bir lafın sonucunun nereye varacağını dokuz dönemeç önceden sezmeye çalışırım. Bazen, sırf bu yüzden, beynim hamurlaşıyor gibi gelir.
Çok yorucusunuz alıngan insanlar!