Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kitap kargosu:);)
Bugün bu güzel kargoyu almanın mutluluğunu yaşıyorum. Kargo o kadar düşünceli ve özel hazırlanmış ki açmaya kıyamadım.🦋 yanında kahve ve çikolata sürprizine bayıldım teşekkür ederim
Oğuz Yılmaz
Oğuz Yılmaz
hocam okumak için sabırsızlanıyorum 🥰 Bu kitabin bana gelmesi bir tevafuk öyle demiştin, seni tanıdığıma çok memnun oldum
Okuyan us
Okuyan us
gönlünden kopan bu güzel hediye için teşekkür ederim, Bu kitabın bende hep bir anısı ve kıymeti olucak emin ol 😊🥰
Dostoyevski Hakkında Az Bilinen Detaylar
Ekşi sözlükte gezinirken eksisozluk.com/kafkaesque--491638 isimli kullanıcının derlediği okuyup bazı noktalarına çok şaşırdığım bir yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Ne kadarı doğru pek emin değilim ama yazılan bir çok bilgiye az çok aşina olduğumu hayretle farkettim. Buyrun; Dünya edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan
Reklam
Kitabımdan
Hayatta her şeyin bir anısı olduğu gibi her anının acımsı bir tadı var. Kırılan bir kolye zinciri, yaprakları solmuş bir çiçek, armağan edilmiş bir şarkı , yahut kıvrılmış bir kitap sayfası... Kaç anı barındırır içinde kaç yerinden yıpranmış bir yürek, kaç kimsesiz geçen gün, kaç verilmiş söz , kaç tutulmamış öğüt...'
Abim Benden Kitap İstedi... Okumalık. :)))
Biraz önce abim benden kitap istedi. Elindekiler bitmiş, yeni bir kitaba başlamak istiyor. Yabancı bir yazar vardı, Atatürk kitabı yazmıştı, kimdi o dedi. "Lord Kinross" mu dedim "evet" dedi. "Var mı sen de" dedi "evet var" dedim. "Verir misin" dedi "tabi ki" dedim. Kitabı kitaplıktan aldım, yanına getirdim. Tam kitabı uzatırken "yalnız kitabın başına bir şey gelmesin" dedim. "Gelirse alırız yenisini ne olacak" dedi. "Hayır yeni kitap istemiyorum. Kitabımın başına bir şey gelmesin" dedim. "Fotoğrafını çek istersen" dedi. Kitabın son hali aklımda sen merak etme dedim. Son kez "kitabımın başına bir şey gelmesin" dedim ve yanından ayrıldım. :) Ahahah :))) Bunlar tabi gülerek söyleniyor ama ben ciddiyim. Bir defa kitabımın üzerine su döktü o günden beri kitap istemiyordu. Hadi bakalım yeni bir şans. :)) Sizlerin kitaplarla aranızda ki bağ nasıldır bilemem ama benim sağlam bir bağım vardır. :) Kimileri okur, bağışlar, satar. Kimileri de onların varlığı ile mutlu olur. Kütüphane oluşturur. Bu tarz anısı olan varsa yoruma bekliyorum. :)
Kitap okurken altını cizdigi yerlere dikkat edin ya o acıyı yaşamıştır ya da unutamadığı bir anısı vardır
KÜÇÜK BIR HASTANE ANISI Ağlamalı mıydım bilmiyorum. Onumden o kadar insan gelip geciyordu. Hos herkes kendi cilesinde, kimseyi gorecek halde degillerdi. Burasi bir hastaneydi. Kimi hastaliginin, kimi hastasinin derdinde, elinde evraklar o tarafa bu tarafa kosusturuyordu. Koridorda oturup kitap okuyan elli yaşında ki adamı, isleri basından aşkın hemşireler, hasta yakınlarından fırça yiyen çaresiz doktorlar görecek değildi ya. Hele ağladığına nerden dikkat edeceklerdi ki? O adam bendim, okuduğum kitap Toprak ana, yer Afyon devlet hastanesi, ortopedi kliniginde sıra bekliyorum. Dizimin altinde deri icinde bir yumurta büyüklüğünde bir sislik var. Okuduğum yerler duygulandırdı gözlerim doldu kendi mi tutmaya çalışıyorum. KoKorkunç bir şekilde kendimi ortaya atıp hüngür hüngür aglayasim var. Sanırım oradaki çaresizliğe sadece seyirci kalışım da kamçılamıştı bu istegimi. Evet tuttum kendimi. El alem ne der öyle ya!
Reklam
Yine de bir gün geliyor ve sen istememen de o acı azalıyor. Ondan sana kalan tek şey o acı olsa bile bir gün o acıdan da vazgeçiyor insan. Anısı hep kalbinde kalıyor ama acısı mutlaka geçiyor. - Kalp Muhafızı /
Beyza Alkoç
Beyza Alkoç
18/10/2023'e not:
Bazen bir insan gözyaşlarını özler. Ağlamak ister ama başaramaz. Mutsuzluk artık fayda etmiyordur ona ve ağlayacağı hiçbir şey kalmamıştır. Her şeyini kaybeden insanlar artık mutlu olamayacağına inanır ve mutluluktan ağlamayı hiç düşünmezler bile. Onlar dünyadaki her şeyin kötülüğe çıktığını zanneder. Ama sen onlar gibi olma, gözyaşlarına
#148670365 Şu iletiyi paylaşma sebebim, gönderiye sabitlediğim iletimin biri tarafından etiketsiz olarak ileti gibi karşıma çıkması oldu. Yavrusunu başka birinin koynunda gören ana gibi hissettim kendimi. Yorumda sordum, "instagramda gördüm ve ileti olarak attım."dedi. "Etiketsiz paylaşılmıştı"dedi. Tabi sağolsun etiket ekledi de konumuz o değil. Üzüldüm. Hem de çok üzüldüm. Benim her iletimin bende anısı var. Ben ileti atarken daha önceden yazdığım bir yerden kopyalayıp yazmıyorum. Ha bu kötü bit şey mi, değil. Asla. Ama demem o ki, o an ne yaşadıysam, ruh halim neyse,onu yazarım. Yazarım da, ben yazar değilim. Her yazdığım iletide benim her kelimesiyle değerli bir anım saklı. Geceyle sessiz konuşmalarım. Bendeki "ben"imle dertleşmelerim. Sitemim, isyanım, sessiz çığlıklarım. Şiirlerim, o anki duygularım. Çocukluk anılarım. Hayallerim, rüyalarım. Ben hep diyorum ki, "Burası benim hayal dünyam ve ben burada gezinen bir 'Ruh'um." Bir gün yazdıklarım benden sonra kitap haline gelmek üzere burada toparlıyorum. Hep sorarsınız ya;"Neden senden sonra?" Ben de cevaplarım;"Çünkü ben varken, değeri billinmez yazdıklarımın." Motive ediyordunuz beni değerlilerim. Hani şu link bıraktığım gönderim var ya. Bakın son yorumuna. Sağolsun tek yorumuyla benim ne demek istediğimi anlattı. Ben bu gün bir umut "Belki kitabımı çıkartır, o sevinci yaşarım." demiştim. Ama bir daha emin oldum ki, haklıymışım. Boşuna demedim ya; Adım :"Haklı", soy adım: " Maalesef"
Kalite sayıyla değil, anıyla belirlenir.
Hani şiirler vardır, seviyoruz ya, dinlemeyi, okumayı...Filmlere merak salmışızdır, izlemeden duramayız. Bir de müzikler vardır, tekrar tekrar, silbaştan dinkediğimiz. Doyamadığımız. Ama nasıl seviyoruz...İlk kiminle başladı bu tutkumuz? Bize o şiiri sevdiren hangi ses? O filmi ilk kim önerdi, hangi parçanın anısı var gönlümüzde? İşte tam da önemli olan bu. Her parçanı dinlediğimde, her şiire kulak verdiğimde yorumlarını okurum. Evet, "dinlerken yorum okuyanlar"danım ben de. Bazen yorumlarda yazılır ki; "Keşfedilmesin de, kalitesi düşmesin. Bizim olsun, bize kalsın." Ne kadar bencilce geliyor değil mi kulağa? Aslında, ne kadar mânidar... O kadar değerli ki..Değerini bilmeyenler üzer diye korku var bu sözde. Bizim bize ayırdığımız şiirleri, şarkıları önce bütün dünya duysun isteriz. O kadar çok sevrriz ki, paylaşmadan edemeyiz. Ama bir gün gelir, bir yer vardır ki, oraya ulaştığında, en değer verdiğin sesi, filmi, kitabı, en çok sevdiklerinle paylaşırsın. İşte tam da bu yüzden, neden böyle bir kitap kimse tarafından bilinmiyor? Neden bu şiiri okuyan ses keşfedilmiyor değil de, dinleyenlerine bakman gerek. Severek mi dinliyor? Anlam yükleyerek mi izliyor? Benimseyecek kadar her satrında gözyaşı bırakarak mı okuyor? Elbet bir gün hakeden hakettiği değeri alır. Ama hakedenlerle yola devam etmek de önemli. Bazı nadide eserler çok çok sonradan gün yüzüne çıkarlar.
Kitabsever
Kitabsever
Reklam
Bir şiir ne kadar değerlidir?
İsmet Özel ile Ataol Behramoğlu'nun birbirlerine yazdığı "Yıkılma Sakın" şiirlerinin küçük bir anısı. İsmet Özel askerdedir, kendisi gibi askerde olan ve hem sürgün hem de hapis cezasına çarptırılan Ataol Behramoğlu’ndan bir şiir almıştır. "Ataol, Trabzon'dan Malazgirt'e sürgün ve hapis gitmişti. Ve elden, bana Yıkılma Sakın adlı şiirini gönderdi. Askerdi, yedek subay. Bir subaya karşı gelmekten hapsedilmişti. Muş'a gelen Malazgirtli Orhan adlı bir çocuk, Ataol'un şiirini getirdi bana. Ben de ona bir şiirle cevap vereyim dedim. Ama nasıl yapacağım? Hem askerlik hem şiir olmuyor? Hemen bir formül buldum. Diş çektirene üç gün istirahat veriyorlardı. Ağzımda da kök dişleri vardı. Dişçiye çıktım, üç diş kökü aldırdım ve üç gün istirahat aldım. Üç gün uğraştım, didindim, ama şiir bitmedi. Bitmeyince gene dişçiye çıktım, dedim ki; 'Şu dişleri çek.' Çürük olan ama tedaviyle kurtarılabilecek olan iki dişimi çektirdim. Dolayısıyla üç gün daha dinlenme imkânı doğdu ve altı gün içinde şiiri bitirdim." Daha sonra bir TV programında şiirleri kitap olarak yayınlandığı sırada anlatmış bunu İsmet Özel. Bunu öğrenen Ataol Behramoğlu hayretler içinde kalmış. Çünkü daha önce Fazıl Hüsnü Dağlarca ona "şiir için ne feda edebilirsin, mesela kolunu kesebilir misin?" diye sormuş. Ataol, "Fazıl Hüsnü'nün sorusuna cevap olabilecek bir şey bu." demiş bunu duyunca. Fazıl Hüsnü'nün bu sorusuna İsmet Özel, şiir için iki dişini feda ederek cevap vermiştir sonuçta. youtu.be/bvYwdJGo-9I
132 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.