Selâm ola sana Ağrıdağı selâm ola... Ben seni bilmeden bildim, görmeden gördüm, yüreğimin tahtına oturttum Şah belledim.
Ağrıdağı'nın doruğuna çıktım da bulutsuz yunmuş arınmış bir göğü kitap boyunca seyreyledim...
Eğer ben edebiyat okumuş olmasaydım bu kitaba yalnızca 1 verirdim. O da içindeki aşk hikayesinin hatırına. Ama edebiyat okuduğum için klasik roman anlayışından çok başka boyutta bir roman okuduğumun bilincindeyim ve bu bilinci puanıma yansıtmam gerekir diye düşünüyorum.
Neredeyse bir halk hikâyesi değerinde görülecek bir anlatının bir roman
Türk edebiyatında betimlemenin ustası olarak bilinen Yaşar Kemal’in kaleminden tek solukta okuyabileceğiniz bir şaheser. Kitapta beni en çok etkileyen bölüm ise sevdiğinin tek bir saçına razı olan Memo’nun zindan kapısını açıp Ahmed’i sevdiğinin rızası olsun diye serbest bırakıp ölümü göze almasıydı. Ben dünyadan alacağımı aldım deyip uçurumun boşluğuna kendini bırakmasıydı. Asıl anlatılan ama kitapta arka planda duran Memo’nun sevgisiydi.
Kır bir at Ahmet'in evinin kapısına gelir ve bir süre orada bekler. Bunun üzerine Ahmet atı kendi kısmeti olarak görür ve atı sahiplenir. Bir süre sonra atın Beyazıt Paşası Mahmut Han'a ait olduğu anlaşılır. Mahmut Han atını ister. Fakat Ahmet atı vermek istemez. Çünkü Ağrı geleneklerinde bu böyledir ve atın haktan yadigar olduğu düşünülür. Atı geri alamayınca Ahmet'in evine adamlarını gönderir ve bir süre sonra Ahmet'i zindana attırır. Burada paşanın kızı Gülbahar ile Ahmet arasında büyük aşk başlar ve asıl bu aşk hadisesinden sonra gelişir olaylar... Yaşar Kemal kendine has üslubuyla aşkı anlatmış okurlara anlatımı son derece basit olsa da... Türk Klasiği sevenler okuyabilir.
Daily telegraph(İngiltere) : "Yaşar Kemal, Şehrazat klasmanında bir masal anlatıcısı." Bence bu yorumun en canlı örneği bu kitaptır. Tasvirler, olay örgüsü, folkör ve anlatma tarzı harikulade. Kitabı okumaya başlayan birisi eminim bitirmeden elinden bırakmaz. Günümüzde popüler olan bazı yabancı yazarların hikayeleriyle kıyaslanmayacak kadar güzel. Kesinlikle okuyun.
Kaval başka türlü başka bir sesle dile geldi (spoiler içerir )
Bir efsaneydi ....ağrı seyretti yıllarca dağının eteklerinde yaşanan olayları yıllarca dilden dile anlatıyor son kuşaklara geçmişin bir mirası ağrının efsaneleri ...
Bir at ile başladı bütün efsane bütün aşk ve bütün fedakarlık...
Hergun kaval çalarlardi dengbejler gün doğumundan batışına kadar bütün dertlerini çalarlar bütün yasanmisligi sigdirirlardi dudakları ve kavallari arasına bir nefes yeterdi hepsini ortaya atmaya..ağrı da kulak kabartirdi dinlerdi dertlerini anlamaya çalışırdı Anadolu insanının....
Ahmet ile Gülbahar in aşkı aralarindaki tutku da bir kaval sesiyle başladı ..Gülbahar önce kavalin sesine sonra derdine ve en sonunda bu kavalı çalana , Ahmet, aşık olur ...
Mahmut han bu aşkın önüne geçmek ister ,önünü keser bu iki tutkunun birlesmesine izin vermez çünkü eğer birleşirse bu tutkular alev alacakdi sonrasında Ahmet ile Gülbahar dan başkasının sinduremeyecegi bir alev ..ağrı dağının erişilemeyen alevinden daha büyük bir ateş ...
Çünkü Mahmut han biliyordu Halk bu ateşin etrafında toplanacakdi arkasında duracakdi bu aşkın ....
Peki en son Ahmed ......
Kitabı okuyun ve kendiniz tamamlayın bu efsaneyi sizde sizde sizden sonrakilere anlatırsınız
Tavsiye ediyorum kesinlikle
