Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Makaleler - İncelemeler

Türkiye Sosyal Tarihinde İslamın Macerası

Ahmet Yaşar Ocak

Türkiye Sosyal Tarihinde İslamın Macerası Sözleri ve Alıntıları

Türkiye Sosyal Tarihinde İslamın Macerası sözleri ve alıntılarını, Türkiye Sosyal Tarihinde İslamın Macerası kitap alıntılarını, Türkiye Sosyal Tarihinde İslamın Macerası en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Zekanın en sivri noktası şüphe ve tereddüttür." alıntısı yapılmış. Ama islam âlimlerinden Şehristani de her şey şüphe ile başlar demektedir.
Sayfa 113 - Klasik YayıneviKitabı okudu
"Kasapların tartışmasında koyunların taraf tutması, koyunların kaderini değiştirmez."
Sayfa 183 - Klasik YayıneviKitabı okudu
Reklam
Halk Müslümanlığının camilerdeki yüzü ile türbeler etrafında ortaya çıkan yüzü birbirinden farklıdır. Camilerde İslam'ın kitabi yönüne daha yakın olan halk Müslümanlığı, türbelerde İslam öncesi inançlara daha yakındır. Bu yüzden Anadolu uleması da, diğer Müslüman ülkelerin uleması gibi, Türkiye Selçukluları zamanından beri Anadolu'da hurafe ve bidat tabir ettikleri bu halk Müslümanlığına bir çeşit soğuk savaş açmışlardır. Fakat bu savaşın galibi her zaman diğerleri olmuştur.
"Herkes 17 devlet kurduk diye övünür, kimse 16 tanesi neden battı diye düşünmez."
Sayfa 57 - Klasik YayıneviKitabı okudu
Hiç süphesiz ki Osmanlı resmî ideolojisinde en büyük gelişim ve değişim aşaması, II. Mehmed'in 1453 yılında İstanbul'u fethiyle gerçekleşti. Çünkü bu tarihten sonra, artık bir aşîret beğliği hüviyeti ve yapısını çoktan terkederek imparatorluk statüsüne geçmiş Osmanlı Devleti'nde geniş çaplı ve köklü bir yapısal değişim zorunlu hâle gelmiş, bu sebeple yönetim mekanizması ve kurumlarında tepeden tabana kadar bir merkezîleşme süreci başlamıştır. Bu köklü değişim ise ancak, "Nizâm-ı âlem"i sağlamaya tâlip bir imparatorluk ideolojisi üzerine oturacaktı. İşte kanaatimizce Fatih Sultan Mehmed, Osmanlı tarihinde İstanbul'un fâtihi olmaktan ziyâde esas olarak bu büyük ideolojik ve yapısal değişimin mimarı olarak değerlendirilmelidir.
Sayfa 62 - Timaş Yayınları
İslâm tarihindeki en büyük değişimlerden biri, hiç şüphe yok ki, tarikatların yaygınlaşması ile birlikte, halk arasındaki müslümanlık anlayışının kuvvetle tasavvufun nüfuzu altına girmiş olmasıdır. Bunun en ortada duran göstergesi, İslâm dünyasının hemen her yerinde halk arasında evliyâ kültlerinin çok yaygın olmasıdır.
Sayfa 150 - Timaş Yayınları
Reklam
Tarihçinin görevi, kaynakların ortaya koyduğu malzemenin resmettiği tabloyu, renklerini, çizgilerini sansüre tâbi tutmadan tesbit, analiz ve izah etmek, sonra da ideolojisini, inançlarını, kimliğini olabildiğince işine karıştırmadan verileri yorumlayarak meseleyi ortaya koymaktır.
Sayfa 31 - Timaş Yayınları
13. Yüzyıl Anadolu'su
Değişik kılık ve kıyafetleriyle çarşı pazar gezip vaazlar veren, ilahiler söyleyen, kurdukları tekkelerde, zaviyelerde coşkun ayinler düzenleyen; yaratılış, Tanrı, insan ve kâinat hakkında değişik düşünceler ileri süren bu cezbeli insanlar, halkın muhakkak ki çok ilgisini çekiyordu. Selçuklu Anadolu'sunda yarı mitolojik bir popüler İslam inanç ve kültürünün oluşması, hiç şüphe yok ki bunların eseriydi. Bu yarı mitolojik popüler İslam öğretisi, Hristiyan halkın da ilgisini çekiyor ve onu tekkelere ve türbelere cezbediyordu.
Tenasüh (Reenkarnasyon) İnancının farklı biçimleri...
Tahtacılar'da, iyi insanın ruhunun, öldükten sonra başka bir insanın bedeninde; kötü bir insanın ruhunun ise, hayvan bedeninde hayatını devam ettireceği ve bu suretle, cezasını tamamlayacağı inancı vardır. Bu inanç pratikte hayvanlara kötü muamele edilmesine engel olmaktadır.
Sayfa 92 - Timaş Yayınları
Tarih toplumların kimlik bilincini oluşturur, dolayısıyla bu bilinci bozarak kendi hesaplarına yeniden yaratmak isteyen bütün ideolojiler tarihle oynarlar.
Reklam
Mehdici inançların İslâm'dan önceki dönemde de Türk zümreleri arasında belli ölçüde tanınmakta olduğuna dair bir takım ipuçları vardır. Ancak bu inançların Zerdüştilik, Maniheizm ve Mazdekizm gibi İran dinleri vasıtasıyla Türkler arasına girdiğini bugün iyi biliyoruz (bkz. Blochet, 1903: vii). Zaten Türkler'in daha Müslüman olmadan önce, İran'ın çeşitli yerlerinde Abbasi yönetimine karşı girişilen pek çok mehdici isyan hareketine katıldıkları görülür. Müslüman olduktan sonra da bu inançlarını sürdürdüler. Bu mehdici karakter, Türkler arasında heterodoks İslâm teşekkül ederken, onun ayrılmaz karakteristiği olarak yerini aldı. O kadar ki, Osmanlı dönemi de dahil olmak üzere, İslâmî dönem Türk tarihindeki merkezî yönetimlere karşı girişilen, 13. yüzyıldaki Babailer isyanından, 16. yüzyıldaki Şah Kalender isyanına kadar hemen bütün heterodoks hareketler, istisnasız bu mehdici karakteri çok açık bir biçimde sergilerler.
Sayfa 24 - Timaş Yayınları
Bektaşi Menakıbnamelerinde Tenasüh İnancı
Menakıbnamelerden alınan örneklerde görüldüğü üzere, Seyyid Battal donu, Adem donu, Ali donu vb. terkiplerde yer alan don kelimesi, ruhun girdiği bedeni veya kalıbı ifade etmektedir. Hatayi'den naklen son kaydedilen kıtalardaki dona girmek deyimiyle de, ruhun kalıptan kalıba intikali kastedilmektedir. İran'da Aliilahiler'de bu, don be don şeklinde hâlâ söylenmektedir. Bu anlama gelen bir başka deyim, sır kelimesidir. Ali sırrı, Sırr-ı Muhammedi, Ata sırrı vb. terkiplerde geçen bu kelime de, "don be don" dolaşan ruhun bizzat kendisini ve girdiği kalıbı ifade etmektedir; Bektaşi-Alevi metinlerinde en çok rastlanan bir deyimidir.
Sayfa 91 - TimaşKitabı okudu
Osmanlı İmparatorluğu ve İslâm
XVI. yüzyılın ilk çeyreğine, yani Yavuz Sultan Selim devrine kadar yalnızca ehl-i küfr'e yani Hıristiyan dünyaya karşı mücadele misyonunu üstlenen Osmanlı devleti, bu yüzyılın başlarında, İran'da Safevi devletinin kurulmasıyla başlayan Şii propagandaya karşı yeni bir misyon yüklendi: Ehl-i Rafz'a karşı mücadele. Bu, Büyük Selçuklu İmparatorluğu'ndan sonra Sünni İslam'ın bu misyonu ikinci kez yüklenişiydi. Bu süreç, Osmanlı imparatorluğu genelinde Sünni İslam'ı tam bir devlet ideolojisine dönüştürdü. Bu Sünni ideolojinin teorik temeli, Osmanlı medreselerinde çok eskiden beri okutulmakta olup, Osmanlı Sünniliğine ana istikameti veren, XIV. yüzyılın ünlü âlimlerinden Sadeddin-i Taftazani'nin eserine Ömer Nesefi'nin yazdığı Şerhu'l Akaid idi. Yazıldığı dönemdeki şiddetli dinî cereyanların etkisiyle genellikle Sünnilik dışı İslâm mezheplerine karşı çok katı ve hoşgörüsüz bir tavır takınan ve Osmanlı Sünniliğinin tam bir dogmatizme dönüşmesinde belki en büyük rolü oynayan bu kitabın, bu açıdan ciddi ve derin bir analize tâbi tutulmasının yararlı olacağı kanaatindeyiz. Bu analiz işleminin bu meyanda getirilen diğer literatüre de uygulanması çok yararlı sonuçlar verecektir.
Sayfa 164 - TimaşKitabı okudu
Osmanlı İmparatorluğu ve İslâm
Bize göre Osmanlı dünyasında İslami yorumlar üreten dört temel sektör vardır: 1. Merkezi iktidar mekanizması, yani devlet 2. Buna eklemlenmiş olan ulema kesimi 3. Genellikle ve çoğunlukla bu ikisinden de bağımsız olan sufi çevreler 4. Daha çok bu üçüncü sektör etkisinde kalmakla beraber, kendi geleneksel anlayışını sürdüren halk kesimi
Sayfa 161 - TimaşKitabı okudu
Türkiye Selçukluları Ve İslâm
Müslüman-Hıristiyan dinî ve kültürel ilişkiler, ihtida ve irtidatlar Genellikle Bektaşilik gibi Sünniliğe bağlı olmayan tarikatlara mensup şeyh ve dervişler, İslamiyet'i yayabilmek için, gayri müslim halk arasında mevcut aziz küllerinden geniş ölçüde yararlandılar. Aradan geçen zaman içinde bu aziz kültlerinden pek çoğu evliya kültü hâline dönüştü. Bazı aziz ve evliya türbeleri, gayri müslim ve hıristiyan halk arasında ortak ziyaret yerleri hâline geldi. Mesela, Ürgüp havalisinden Saint Kharakambos, Hacı Bektaş kültüyle; Amasya civarında Saint Theodor ve Saint George kültü, Baba İlyas kültüyle; aynı şekilde Sarı Saltık kültü çeşitli yerlerde Saint Spiridon, Saint Nicolas gibi aziz kültleriyle birleşti.
Sayfa 154 - TimaşKitabı okudu
142 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.