"Guardian'ın haftasonu eki için yapılan röportajda, 65 yaşındaki yazar Alacakaranlık serisini okuduğunu söyleyerek, "Bu romanlar aslında vampirler ve kurtadamlar hakkında değil, kötü adamın, bir kızın aşkı ile nasıl iyi adam olduğu hakkında," dedi. Bu tür romanların ona okuma şevki vermediğini ekleyen King, aynı şeyin Grinin Elli Tonu ve benzeri romanlarda da başına geldiğini söyledi."
"Kesin olan bir şey varsa, o da vampirlerin Bloody Mary içen ve yalnızca geceleri çalışan soluk benizli dedektifler, aşk acısı çeken Güneyli centilmenler, anoreksik genç kızlar ya da kocaman, nemli gözlü çıtır delikanlılar olmadıklarıdır. – Stephen King"
Scott snyder ve Stephen king yazar olarak karşımıza çıkıyor, yaşananların x kısmını Snyder anlatırken y kısmını King anlatıyor, daha önce bu şekilde yazılan bir çizgi roman okumamıştım.
Çizimlere değinecek olursam hikayenin geçtiği yıllara değinircesine özgür bir tarzda yapılmış, okuyucuzu tatmin ediyor.
Stephen King yaptığı eleştiriden sonra vampir hikayesine el atmış ve tam anlamıyla sayko bir vampirle karşımıza çıkmış. JBC tarafından Türkçe’ye çevirilen bu ilk ciltte, bu türün ilk örneği Skinner Sweet‘in 1880’lerde vahşi batıda geçen hikayesini ve 1920’lerde aktris olmak isteyen Pearl Jones‘un hikayelerini öğreniyoruz.
3 güne dağıtarak ilk cildi bitirdim. Vertigo etiketiyle çıkış yapan bu çizgi romanda olaylar vahşi batıda geçiyor, güneşin zarar verdiği bildiğimiz bir vampir grubuna karşı yeni bir tür vampir olan Skinner Sweet arasında geçen olaylar zincirine tanık oluyoruz.