Sınır tanımayan hayal dünyasına sahip, yaşam enerjisi dolu Anne Shirley’nin anlatıldığı serinin ilk kitabıyla karşınızdayım.
Matthew ve Marilla Cuthbert beraber yaşayan kardeşler aslında. Green Gables’ta yardıma ihtiyaçları olduğu için bir oğlan çocuğu evlat edinmeyi düşünüyorlar. Ama bir hata sayesinde zorlu bir hayat sürmüş, kızıl saçlarını hiçbir zaman sevmemiş Anne Shirley, Cuthbert kardeşlerin hayatlarına dahil oluyor.
Evlatlık alınması ve kızıl saçları nedeniyle alay konusu edilmesi ilk başlarda Anne’i zorlasa da zeka ve hayal kokan cümleleriyle zamanla herkesi etkilemeyi başarıyor. Yaptığı hatalardan ders çıkararak biz okurlara büyüdüğünü kanıtlıyor ve yol gösteriyor.
Green Gables’a geldiği ilk andan itibaren doğanın güzelliğiyle büyülenen Anne, kitap boyunca maceradan maceraya atılıyor. Okula ilk başladığı anda, Diana ile en yakın arkadaş olma sözü verdiğinde, Gilbert’e karşı masum hisler beslediğinde hep yanında oluyoruz.
Yeşilin Kızı Anne’i okurken ruhen dinlendim diyebilirim. Yalın ve akıcı diliyle konudan sıkılmadım; üstelik Anne ile mutlu oldum, yeri geldiğinde de üzüldüm. Yer yer bazı betimlemeler gereksiz uzatılarak ağır bir romantizm dili kullanılsa da genel olarak bu romanı sevdim.
Önce dizisini izlemiş, daha sonra kitabını okumuş biri olarak farklılıklar olduğunu da belirtmeliyim. Ama bu farklılıklar beni yormadı, aksine yeni perspektifler kazandırdı.
Anne ile tanışmanızı öneririm, eminim benim gibi siz de onu çok seveceksiniz. Okumanızı tavsiye ederim.