Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Arkamızda Dönen Dolaplar

Samiha Ayverdi

Arkamızda Dönen Dolaplar Sözleri ve Alıntıları

Arkamızda Dönen Dolaplar sözleri ve alıntılarını, Arkamızda Dönen Dolaplar kitap alıntılarını, Arkamızda Dönen Dolaplar en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hikâye mâlûmdur ama gene de tekrar edelim: Bir tarlada serçeler sürü hâlinde yem arayıp nafakalanıyorlarmış. Karşıdan, elinde asâ, sırtında cübbe, sakalı göğsünde bir adam görünmüş. Kuşlardan biri ürkerek: "Âdem oğlu geliyor kaçalım..." demişse de, ihtiyar serçe: "Hayır, o bir din adamıdır, bize zararı dokunmaz," diye kararını bildirince kaçmamışlar. Lâkin adam tam sürünün hizâsına gelince, elindeki sopayı şöyle bir savurarak üstlerine fırlatmış ve serçelerden birinin ayağını kırmış. Bu beklenmedik hâdise üzerine kuşlar toplu olarak Süleyman Peygamber'e haklarını dâvâ etmek üzere gitmişler. Süleyman: "Peki... demiş. Ben de o adamı buldurur ve ayağını kırdırarak kısas ederim." Bu cevap, ihtiyar serçeyi hiç tatmin etmemiş ve: "Hayır, bunun kime ne faydası olur? Sen onu buldur ve kisvesinden soy. Tâ ki bizim gibi başkaları da şekline ve sûretine bakıp aldanmasın..." demiş. Hakîkî din adamı, su gibi, ekmek gibi Türk'ün nafakasıdır. Onu yetiştirmek, onu bulmak gerek. Yoksa, ya taassubu, ya sahtekârlığı, yâhut da küfrü ziyâdeleştiren kimse, nasıl din adamı olur?
Sayfa 55 - Kubbealtı NeşriyatıKitabı okudu
Kütleleri Hikmetten, irfandan gösterdiği aydınlıkla doğru yola çekecek olanlar, kitaplardan başlarını kaldırmayan ilim adamlarından daha başarılıdır.
Sayfa 81
Reklam
Öyle değil miydi? Biz insanların hayvânî ya da nebâtî her yediğimiz lokmayı ifna ederken onların hakları verip vermediğimizi düşünmemiz gerektiği bir gerçek değil midir? Evet, yemek sûretiyle kendi bünyemize karışan gıdâların sıfat ve şekillerinin hayırlara tebeddül etmesi, yaradılışlarının gâyesi olduğuna göre, tebdîl-i sıfat ettirdiği ve onunla kuvvet bulan biz insanlar, onlara karşı olan mesûliyetimizi yerine getirmeye nasıl mecbur olmayız? Yiyip içerek gücümüze güç katarken hayra mı, yoksa şerre, şekâvete, nifâka mı alet olmaktayız? Bu yoldaki endîşedir ki insan oğlunu düşündürüp utandırsa hiç de hatâ yapmamış olur.
Târihimizi, bilhassa yakın târihimizi çok iyi öğrenin.
Osmanlı Devleti, müslüman idiyse de, çatısı altında barınan ırkça, din ve mezhepçe ayrı bulunan zümrelere karşı tarafsız olduğu kadar vicdânî, iktisâdî ve içtimâî hayatlarına karşı da hürmetkâr ve himâyekâr idi. Bu geniş ve insânî tutumunu da Kur'ân ahlâkından aldığına şüphe yoktu.
Sayfa 58 - Kubbealtı NeşriyatıKitabı okudu
Türk, kültürünü kitabî olmaktan çok şifâhî olarak sürdürmüştür. Mesela hattat yazdığı Kuranı Kerim’e imza koymayı lüzumsuz bir gösteriş, bir benlik alâmeti sayarak bundan çekinmiştir. Kezâ mimar, çok defa da inşâ ettiği bir abideye ismini koydurmamıştır.
Sayfa 46
Reklam
Türk devletinin gücü, bir yeni Süleymaniye yapacak kudrette olsa bile bizâtihi düzenini ve kafiyesini kaybetmiş milli şuur, artık kupkuru madde yığınından ibaret olduğu için her el attığı ve her sahip olmak istediği düzensizliğe iltifat ederek meydana çıkaracağı abide, güzellikten, birlik ve ahenkten kaçmış bir kakafoni meyli taşıyacaktır... Bugünün sanatı, şiiri, mimarisi ve hayat düzeni ise vezinsizlik, kafiyesizlik, düzensizlik, kopukluk ve dağınıklıkların mâhsulü olmuştur.
Sayfa 177
Bir de inandığım şu ki politikaya atılmak isteyenlerin hem son derece târih âşinâ, hem ferâgat sâhibi, sağlam karakterli, dürüst, ciddi ve bilhassa bu sâhada memleketine canla başla hizmet edebilecekleri yolunda bir kanâat ve azim sâhibi olduklarına inanmaları gerekir.
Sayfa 74 - Kubbealtı NeşriyatıKitabı okudu
Kur'ân-ı Kerim, tevhit ağacıdır. Ama biz onu ne suluyor ne de meyve ve mahsûlünden faydalanabiliyoruz. İşte bugün müstakil İslâm devletleri mensupları, Kur'ân-ı Kerîm'e abdestsiz el sürmeyecek kadar hayâ ettikleri halde aynı Hak kelâmının birer canlı âyeti olan insan oğlunun gaflet içinde bocalayarak, gereği olanları ihmal etmesine nasıl fırsat veriyoruz? İşte gene bir âyette buyrulduğu gibi tefrîkaya düşüp bölük bölük olmanın, ancak kâfirleri sevindirdiğini unutarak, bindiğimiz Burak'ı terk edip tahta ata binmek suretiyle kendi kendimizi acınacak hâle getirmiş değil miyiz?
Sayfa 66 - Kubbealtı NeşriyatıKitabı okudu
Hayatımızdan irfan ve hikmeti kovalı beri dumûra uğramış bir kafanın idraksizliği yüzünden, siyasi dalaletler ve içtimai bozukluklarla içten içe çürüme, kabuklaşmaya başladık. Bu yüzden de hastalığımızın teşhis ve tedavisi yoluna gidemez olduk.
Sayfa 165
Reklam
Türkün tâlihi, itâattan koparak parçalara ayrıldığı ölçüde zevâle doğru sürüklenmiştir. Neden gerçeklere itâatten korkuyoruz? Neden nizam ve istikrar uğruna şahsî menfaati hiçe sayarak tek merkez etrâfında birleşmenin bir bekā ve devam şartı olduğunu kendi kendimize sormuyoruz?
Sayfa 201 - Kubbealtı NeşriyatıKitabı okudu
Vatanın uyanık evlâtları, post kapmak için fesat çıkaran böylece külâh, mevki, şöhret, para pul sâhibi olarak isyanlara, ihtilâllere kapı açan eline ayağına çabuk kimseleri, elbette bir gün tanıyacaktır.
Sayfa 166 - Kubbealtı NeşriyatıKitabı okudu
Ciddi ve ilmî anlayışla sağlama alınmış haysiyetli ve şerefli bir diyânet otoritesi kuramadığımız takdirde, taassupla cehâletin ve din kılıfı altına yerleşmiş ideolojik bakterilerin, bir sentetik din îmal edercesine, cemiyetin baş köşesine geçip oturmasını yadırgamamalıdır. Zira bir kıymetin gerçeğine imkân vermemek, sahte ve sun'îsine, "Buyur, meydan senindir!" demektir.
Sayfa 54 - Kubbealtı NeşriyatıKitabı okudu
Kuran’ı Kerim tevhit ağacıdır. Ama biz onu ne suluyor ne de meyve ve mahsulünden faydalanabiliyoruz. İşte bugün müstakil İslam devletleri mensupları, Kuran’ı Kerim’e abdestsiz el sürmeyecek kadar haya ettikleri halde aynı Hak kelâmının birer canlı ayeti olan insan oğlunun gaflet içinde bocalayarak, gereği olanları ihmal etmesine nasıl fırsat veriyoruz ? İşte gene bir ayette buyrulduğu gibi tefrikaya düşüp bölük bölük olmanın, ancak kafirleri sevindirdiğini unutarak, bindiğimiz Burak’ı terk edip tahta ata binmek suretiyle kendi kendimizi acınacak hale getirmiş değil miyiz ?
Sayfa 66
...Her kim âsâyiş ve nizâma baş kaldıracak olsa mahv ve nâbut olacağı âşikâr değil midir? Ağacın kökleri, dallara yapraklara kem gözle bakıp: "Siz güneşi, aydınlığı ve havayı görüp koklarken ben neden yer altında kalıp sizi besleyeyim" diye yeryüzüne doğru sefere çıkacak olsa, beslemekte olduğu ağaçla beraber kendisinin de yok olacağını idrak etmesi lâzım gelmez mi?
Sayfa 201 - Kubbealtı NeşriyatıKitabı okudu
26 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.