Tarih, “gerçeğe saygı duyduğumuz sürece” güzel ve anlamlı …. Yoksa dünya görüşümüzü, siyasi anlayaşımızı beslemek amacıyla “çarpıtılan” tarih, tüm güzelliğini ve anlamanını yitiryor.
Cumhuriyeti kuranlar sadece bu toprakları düşman işgalinden, bu milleti geri kalmışlıktan kurtarmadılar, onlar aynı zamanda çocuklarımızı da kimsesizlikten , açlıktan, yoksulluktan, sefaletten, hastalıktan ve cehaletten kurtarmak istediler. Yetmedi, çocuklarımıza eşi benzeri olmayan bir bayram armağan ettiler. Vatan kurtaran devlet kuran Atatürk, içindeki çocuğu hiç büyütmedi. Atatürk'ün hiç çocuğu yoktu. Çocuk özlemini manevi evlatlarıyla giderdi. Sevdiklerine "çocuk" diye seslendi. Atatürk etkisi, çocukları koruyan bir etkiydi.
Lord Kinross'un anlatıyla, 'Şalvarlı dolaklı köylü kadınları Sümerler zamanındaki gibi gıcırtılı sesler çıkaran kağnılarını sürerek, saatte ancak 5 km hızla dağ tepe demeden yüzlerce km yolları aşıyor, cepheye doğru ilerliyorlardı. Çoğu emzikteki çocuklarını sırtlarına bağlamışlardi.