‘Beklentimin altındadır’ önyargısıyla başlayıp, ‘ Vayy baya iyiymiş aslında!’ dediğim kitaptır.
İLK ÖYKÜDE; bir sokaktan öylesine geçip gidiveren bir denizci ile bir pişmanlık hikayesine şahit olacaksınız.
İKİNCİ ÖYKÜDE; dünyanın en itici, sıradan ve kaba kadını Leporella’nın iç dünyasındaki sıra dışı heyecanları merakla okuyup, ‘bunun kesin filmi çekilmeli’ filan diyeceksiniz.
ÜÇÜNCÜ ÖYKÜDE; düşman topraklarında, mahsur kalmış bir Fransız askerin çaresizliğini okuyup, bence PİYANİST filminden bir sahneyi hatırlayacaksınız.
DÖRDÜNCÜ ÖYKÜDE; Gölde ölmek üzereyken kurtarılan bir Rus askerinin çaresizce kıvrandıran aile ve vatan özlemini okuyacaksınız.
BEŞİNCİ ÖYKÜDE; öğretmeni yüzünden sınıfta kalan bir öğrencinin ızdırabına çok üzüleceksiniz.
.
Kitaptaki 5 öyküyü bitirir bitirmez ilk düşündüğüm: ‘Bunları kesinlikle intiharı düşündüğü ruh haliyle yazmış olmalı!’
Niye mi?
Okuyunca anlayacaksınız..?