Bu roman Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki Ankara’nın panoraması adeta. Fakat Yakup Kadri’nin Ankara’sındaki gibi tarihi ve detaylı bir perspektif sunmuyor bize. Daha çok eski ve yeni dönem arasında kalan, bocalayan, cumhuriyet değerlerini tam olarak sindirememiş kiracıların; sosyal ve kültürel hayattaki davranışları anlatılıyor. İbrahim Efendi’nin dokuz odası toplumun dokuz farklı kesimi ve genelde onların zayıf tavırları, oturmamış kişilikleri anlatılıyor. Karakterler detaylı işlenmiyor, onların hakkında genelde diyaloglardan öğrendiğimiz kadarını biliyoruz. Hatta anlatıcının, başat karakterin adını da bilmiyoruz. Bu bize kahramanın Ankara olduğunu, mekanla insan arasındaki ilişkinin mühim olduğunu gösteriyor. Dokuz odalı daire yol geçen hanına döndükçe karakterler de bozulmaya başlıyor. Bunun yanında ev kurmakla ailevi değerler, cumhuriyetin aydınlık yüzü özdeşleştiliyor.
Ben kitabı okurken birçok yerde gülümsedim. Çünkü Memduh Şevket, her gözlemi mizahla anlatabilen zeki bir arkadaş gibi size kendini dinlettiriyor. Yüz temel arasında da gösterilen bu romanı mutlaka okumanızı isterim.