Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Aydınlanma Rüyası: Modern Felsefenin Yükselişi

Anthony Gottlieb

Aydınlanma Rüyası: Modern Felsefenin Yükselişi Sözleri ve Alıntıları

Aydınlanma Rüyası: Modern Felsefenin Yükselişi sözleri ve alıntılarını, Aydınlanma Rüyası: Modern Felsefenin Yükselişi kitap alıntılarını, Aydınlanma Rüyası: Modern Felsefenin Yükselişi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Descartes sonra şöyle devam ediyor: Tanrı’ya dair bildiğim şeylerden biri, onun hilebaz olmadığı, zira hilebazlık bir kusurdur ve Tanrı kusursuzdur. Dolayısıyla beni kandırmaz ve hakikate ulaşmak için elimden geleni yaparken başkasının beni kandırmasına müsaade etmez. Öyleyse adımlarımı dikkatli attığım sürece dünyayı anlama çabalarımda yanlış yola sapmayacağımdan emin olabilirim. Tanrı’nın iyi niyetinin teminatıyla, hakikati arama sürecimin başlangıcında başvurduğum radikal şüphelerimi artık haklı olarak bir kenara koyabilirim. Yani rüya görüyor veya kudretli bir şeytan tarafından aldatılıyor olabileceğim için, maddi dünya hakkında hiçbir şey bilmiyor olma ihtimalimi eleyebilirim.
Tanrı’nın herhangi bir isteğinin olduğunu -mesela insanların şöyle değil de böyle davranmasını istediğini-, vaatlerde bulunduğunu ya dda ödül veyahut intikam saçtığını düşünmek, insani nitelikleri tanrısal niteliklerle karıştırmaktan başka bir şey değildi.
Sayfa 139Kitabı okudu
Reklam
Spinoza’ya göre, günahın acıya, erdemin ise mutluluğa sebep olması, insan olmanın temel gerçeğiydi. Bu nedenle Kitab-ı Mukaddes’te Tanrı’nın emirleri olarak bahsedilen şeyleri, bazı eylemlerin hangi sonuçları doğuracağına dair faydalı uyarılar olarak almak gerekiyordu.
Sayfa 140Kitabı okudu
Descartes, tüm bilginin neticede Tanrı’ya dayandığını savunsa da - zira temel ihtiyaçlarımızın doğru olduğunu temin eden iyi bir tanrının varlığıydı- bunun, her şeyi tanrıya bırakabileceğimiz anlamına gelmediğini düşünüyordu.
Spinoza ya göre, dünyaya dair bilgi sahibi olmak, Tanrıya dair bilgi sahibi olmaktı; çünkü "her şey Tanrının içindeydi." Ayrıca "Tanrı sevgisi insanın en büyük mutluluğu ve nimetiydi.", Spinoza'nın ölümünden bir yüzyıl sonra Alman Romantiklerinden bir şair onu isabetli bir şekilde , "Tanrıyla sarhoş olmuş biri" olarak tanımlamıştı. Bu gergekten de doğruydu.
Ne var ki, Spinoza’ya göre, bilimsel çalışmanın nihai getirileri maneviydi. En yüksek türde bilgiyi edinmek, bir kutsanma haline erişmekle aynı şeydi ve doğayı öğrenmek ilahi olanı öğrenmek demekti. Daha sonraları şöyle yazmıştı Spinoza:”doğal fenomenler hakkında ne kadar çok şey bilirsek Tanrıı’nın özüne dair bilgimiz de o kadar geniştir.”
Sayfa 136Kitabı okudu
Reklam
Suçu ne zaman cezalandırmak istesek, hemen mâbede sığındı.
Ben özünde “düşünen bir şeyim”, madde (veya beden) ise özünde uzamlı bir şey, sonucuna varan Descartes, şunu da ekliyordu: Benimle oldukça katışmış bir bedenim var. Fakat yine de, bir yanda sadece düşünen, uzamsız bir şey olarak kendime dair açık ve seçil bir fikrim var; diğer yandaysa sadece uzamlı, düşünmeyen bir şey olarak bedene dair net bir fikrim. Dolayısıyla bedenimden gerçekten ayrı olduğum ve o olmadan var olabileceğim kesin.
Augustinus ve Descartes
Zihnin Tanrı tarafından aydınlatılışı ve bu nedenle insanın ih­tiyaç duyduğu bilgilerle donanmış oluşu üzerine düşünmüştü Augustinus. Descartes ise yalnızca eski hakikatleri ispatlamak için değil, yeni hakikatler keşfetmek için de insan aklının doğal kuvvetinden istifade etmeyi bilfiil amaçlamıştı.
Newton
"Hipotezler, ister metafiziksel ister fiziksel olsunlar, ya esrarengiz ya da mekanik niteliklerle alakalıdır ve bunların deneysel felse­fede yeri yoktur."
Reklam
Hobbes'un siyasal düşüncesi.
"Parçalara ayırmadan otomatik bir saatin veya başka bir kar­maşık cihazın parçalarının ve dişlilerinin işlevlerini anlamak nasıl mümkün değilse.... bir devletin haklarını ve yurttaşlarının ödevlerini incelerken de devleti parçalara ayırmak değil de par­çalarına ayrılmış gibi düşünmek gerekir, yani insan doğasının ne olduğunu doğru şekilde anlamak."
Suçu ne zaman cezalandırmak istesek, hemen mâbede sığındı.
Locke, Hükümet Üzerine İkinci İncele­me'sinde siyasal birlik
Bir araya gelip bir topluluk oluşturmak üzere bir anlaşma yapan insanlar, siyasi gücün temellerini atıyor, bu güç de onlar adına bir hüküm­dar veya hükumet tarafından kullanılıyordu. Bu yüzden bir hü­kümdarın yetkisi, halkının özgürce girdiği bir tür anlaşmadan geliyordu; ne Tanrı tarafından bahşediliyor ne de kaba kuvvete dayanıyordu yani.
Hobbes'un eşitlik ilkesi
"İnsanlar kendilerini diğerlerinden daha onurlu gördüğü sürece, bir arada barış içinde yaşamaları imkansızdır: dolayısıyla ba­rışın hatırına, doğanın şu yasayı koyduğunu varsaymak duru­mundayız, her insan diğerlerini kendine eşit kabul eder."
"Din, din adamlarının eline bırakılamayacak kadar tehlike­lidir."
Devlet yetki­lilerinin dine karışma hakları vardır; hatta bunu yapmalıdırlar. Zira din, din adamlarının eline bırakılamayacak kadar tehlike­lidir. Fakat devlet müdahalesi ancak tek bir amaçla yapıldığında meşrudur: Tüm ibadetlerin, törenlerin ve "göz önünde ifa edilen dini adetlerin" hepsinin "kamu huzuru ve esenliğine" uygun ol­masını sağlamak. İnsanların inançları tamamen şahsi bir mesele olarak kalmalıdır ve ne din adamlarına ne de kiliselere (muhte­melen sinagoglara, camilere ve tapınaklara da) herhangi bir ka­nuni yetki verilmelidir.
56 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.