28 Eylül 1972 Perşembe,
Adana 4. Altın Koza Film Festivali’nde ‘Baba’ filmine en iyi film ödülünü ve hem senaristi hem de başrol oyuncusu olan Yılmaz Güney’e de en iyi erkek oyuncu ödülünü layık gören jüri, sadece bir gün sonra, karşılaştığı baskılar sonucu ‘ideolojik amaçlar güttüğü’ gerekçesiyle birinciliği ‘Karadoğan’ filmine, en iyi erkek oyuncu ödülünü ise Cüneyt Arkın’a layık görmüş fakat Cüneyt Arkın ödülü reddetmiş!
.
Okuduğum ikinci Yılmaz Güney kitabı, birçok kişinin izlediği ama benim izlemediğim ‘Baba’ filminin senaryosu. Tabii ki başlangıçta bahsettiğim olaylar ve sonuçları da kaleme alınmış. Meyve veren ağacın her dönemde taşlandığını biliyoruz hepimiz ama filmle ilgili olaylar 70li yılların başında geçtiğine göre o dönemde sanata daha büyük önem verildiğini bu kadar iyi bilmiyordum.
Rahmetli Bülent Ecevit öyle güzel demiş ki bu durumla alakalı;
‘Dikta rejimini baskı yapanlar değil, baskıya boyun eğenler getirir.’
.
Konusunu belki birçok kimse biliyordur ama kısaca, zengin bir beyin hizmetine bakan aile. Yoksul evin babası da herkes gibi Almanya’ya gidip çocuklarının istediklerini alabilmek, ailesine rahatça bakabilmek istiyor ama işler planladığı gibi gitmiyor tabii. Hikaye olarak çok kısa, duygu olarak çok yoğun, çok kıymetli bir eser.
‘Çocuklarıma, onlara bakacaksınız değil mi?’ diye soran babanın çaresizliği içimi ezdi, ezdi!
.
İyi ki okudum, iyi ki! Oturup saatlerce anlatmak istiyorum okuduğumu. Umarım merak eden herkes bu ‘Değerli’ eseri (kitap ya da film) sever.
Bence Yılmaz Güney iyi ki var olmuş.