Selimiye Üçlemesi 2

Salpa

Yılmaz Güney
Yılmaz Güney’in Selimiye Üçlemesi’nin ikinci kitabı Salpa, Hücrem’in son satırında tanıştığımız Mehmet Salpa’nın Konya’dan İstanbul’a uzanan bir süreçte, sert yaşam koşulları içerisinde bilinçlenmesinin öyküsü. “Kimdir bu vapur, otobüs, tren, uçak seferlerini, onların yolcularını ayarlayanlar? Kimdir radyolarda falan saat reklamlar, yurttan sesler, filan saat Henry Mancini orkestrası diyen? Kimdir yüz beş liralık ayakkabıyı iki yüz doksana, dört yüz kırk liralık ceketi altı yüz on liraya fırlatan? İnsanları geleneksel bir telaş ve yetmezlik içinde oradan oraya koşturan, Afrika’ya beyaz kadın kaçıran, namlulara mermi süren, acımasız tetik çektiren, öğrencileri kırdıran, ezen, çocukları ağlatan kim?”
104 sayfa
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

104 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Selimiye Üçlemesi’nin ilk kitabı Hücrem’in son satırında ismini öğrendiğimiz Memet Salpa’nın, çocukluğunu, büyümesini, İstanbul’a gelişini ve İstanbul’da yaşadığı zorlukları, sorularını ve bulduğu
Salpa
SalpaYılmaz Güney · İthaki Yayınları · 2017671 okunma
Yılmaz Güney – Salpa
104 syf.
·
Puan vermedi
·
6 saatte okudu
Hücrem kitabının sonunda karşımıza çıkan Salpa. Ve Salpa’nın fikrî gelişimi anlatılıyor. Tıpkı birincisi gibi akıcı ve üslubu sarıcı bir kitap. Dayak, hela, balgam, bok, osuruk… gibi kullanılan her
Salpa
SalpaYılmaz Güney · İthaki Yayınları · 2017671 okunma
Bilinçlenme
104 syf.
10/10 puan verdi
·
5 saatte okudu
Selimye üçlemesinin ikinci kitabı olan Salpa Güneyin edebiyat alanındaki gücünü gözler önüne seriyor. Dünyadan haberleri olmayan iki çocuğun Konya'dan kaçıp İstanbul'a sığınışları. Bu koca kentte bocalamalarını, hayatı öğrenmelerini anlatır Salpa. Mehmet Salpa kimdir? Her şeyden habersiz büyüyen bir çocuk. Büyüdükçe de bilinçlenen, bilinçlendikce de olgunlaşan, sorgularından kurtulmayan,(kurtulmak da istemeyen) çelişkilerini büyüten bir kimsedir. Elbette doğru yolu bulmuştur Salpa ama ne yapmalıydı? Nasıl düzeltirdi dünyayı nasırlı elleriyle. Sanırım bu soruların cevabını Selimye üçlemesinin son kitabı Sanık ile bulacağız.
Yılmaz Güney
Yılmaz Güney
Salpa
Salpa
Salpa
SalpaYılmaz Güney · İthaki Yayınları · 2017671 okunma
104 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Selimiye üçlemesinin ikinci kitabı Salpa. Birinci kitap Hücrem’in son bölümünde tanıştığımız Memet Salpa’nın hikayesini okuyoruz. Salpa, Konya’nın bir köyündendir artık oralara sığamayan Salpa bir gün arkadaşıyla İstanbul’a gitmeye karar verirler. Ancak Salpa kendisiyle beraber çelişkilerini, umutlarını, güvensizliğinide götürür. Salpa bu büyük şehirde ayakta kalabilmeyi öğrenirken bir taraftan kendini ve hayatı sorgulamaya başlar. Salpa’nın fikir ve sorgu dünyasında yolculuk etmeye ve bu yolculukta aynı soruları kendinize sormaya hazır mısınız? O halde İyi okumalar, kitapla kalın.
Salpa
SalpaYılmaz Güney · İthaki Yayınları · 2017671 okunma
Hayat mücadelesinde Salpa
104 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
22 saatte okudu
Serinin ikinci kitabında karşımıza Anadolu’dan çıkan ve dünyadan habersiz olan Memet Salpa çıkıyor karşımıza…. Konya’dan İstanbul’a giden yolculukta İstanbulda kendini, hayatını, yaşamını, benliğini bulmaya çalışan Salpa bir anda hayatın zorlukları karşısında direnmeye çalışırken bir taraftan memleket Özlemi çekerken aklına nedenler? Niçinler? Sorusuna ile hayatı sorgulamaktadır. Kitabın en çarpıcı bölümü sorgu sahnesi olurken bölümler arasında yaşanılan kopukluklar göze çarpmaktadır. Çok güzel bir kitap diyemeyeceğim gibi o dönemin Anadolu insanının büyük şehirde tutulma mücadelesini yansıtmaktadır
Salpa
SalpaYılmaz Güney · İthaki Yayınları · 2017671 okunma
Yaşama savaşı: Sözde Demo(k)bilinç!
104 syf.
9/10 puan verdi
Serinin ilk kitabının sonunda tanıtılan Mehmet Salpa'nın hikayesi bu. Konya'nın bozkırlarından İstanbula göç etmiş bir kunduracı kalfasının. İnsanların güvenilmezliği, şehre hoşgeldin resmi dayağı ve
Salpa
SalpaYılmaz Güney · İthaki Yayınları · 2017671 okunma
140 syf.
·
Puan vermedi
Sol eğilimde her şeyin temelini oluşturur diyebileceğimiz bir cümle vardır; "Eleştiri ve Özeleştri." Buna göre özeleştiri ile kendini değiştirmeye başlar, eleştiri ile de çevresini ve
Salpa
SalpaYılmaz Güney · Güney Yayınları · 1975671 okunma
112 syf.
8/10 puan verdi
Kapitalist sistemde insanlar, sitemin kendilerinde oluşturduğu kabukta yaşarlar. Bütün öğretiler, eğitimler, duygular, topum yapılanmaları, kişi ve toplum ilişkileri bu kabuğu sağlamlaştırmaktan, insanı sermayenin kölesi olmaktan başka bir amaca hizmet etmez. Sermaye günlük olayların içerisinden kendi işine yarayabilecekleri alır ve kendi yararına onu işler. Yılmaz Güney bu süreci Mehmet Salpa aracılığı ile dile getiriyor. Yenilenmek, hiç durmadan kendini yenilemek yazarın en çok üzerinde durduğu kavram. En başta başlayan sorular kitabın sonunda bir bombardımana dönüşerek sol aydınının suçlanmasına varıyor. Kitabı, derin bir felsefi birikimin, sorunun kaynağını işaret ederek Türk solundan hesap sorması olarak algılayabileceğimizi düşünüyorum. Güçlü bir dil ve sıradışı bir anlatım tarzı, düşüncede keskin ve doğrudan bir iz sürmeyle birleşmiş. İyi okumalar!
Salpa
SalpaYılmaz Güney · Can Yayınları · 0671 okunma
104 syf.
5/10 puan verdi
Kitapı yedi sene önce okuduğum , Sistemlerin yapmış olduğu zülümlere değiniyor. Kitap da bende iz birakan söz : Polisin tutuklaya şunu söylemesi `` Burda ALLah yok peygamber izin de `` sözü olmuştu : Polisler bu sözü önce istanbul sirkeci karakoluna yazdı. Daha sonra gayretepe polis karakolunda yer edinmeye başladı . Şimdi sana, korkma, yiğit ol diyemem yeğenim. Kork. Hemi de üzülmeden, sıkılmadan kork. Bir gün, cesaret sana mutlaka gerekse, mutlaka cesur olacaksın. İşte sahici cesaret odur ve bize gerekli olan da budur. Anlıyor musun? Korku birike birike cesaret olur yeğenim. Acılar birikir sevinç olur.. kitap bu satırlar çok şey anlatıyor.
Salpa
SalpaYılmaz Güney · İthaki Yayınları · 2017671 okunma
Salpa
128 syf.
10/10 puan verdi
Salpa,Yılmaz Güney’in ikinci hapisane dönemin ürünleridir.Yılmaz Güney,bu ürünleriyle,yazın yaşamına yeniden doğarken,bir anlamda,sanatçı konumunun bilincine varışının da hesaplaşmasını yapar,bu akış açısının ilk örneklerini verir.Bir hesaplaşmanın öykü sü olan Salpa’da,geldiği büyük kentte tu tunamayan birinin değişme sancıları ön cesindeki gerçekliği yansıtır.Yaşamı algılayış,kavrayışla birlikte başlayan bilinçlenme sürecinin Selpa’yı ulaştırdığı hesaplaşma ‘an’ı,güvensizlik,korku,tedirginlik ağındaki yaşamında onu sürekli bir sorgulayışa, arayışa iter.Sınıfsal,toplumsal bilincin uyanışıyla,özgür olabilme bilincinin oluşumu da işte bu aşamadan sonra oluşur Salpa’da. Feridun Andaç
Salpa
SalpaYılmaz Güney · Can Yayınları · 0671 okunma

Yazar Hakkında

Yılmaz Güney
Yılmaz GüneyYazar · 30 kitap
Babası Siverekli Zaza, annesi ise Vartolu bir Kürt olan Yılmaz Güney, özellikle Çirkin Kral dönemi sonrasında çektiği ve önemli bir sinemacı olarak kabul edilmesini sağlayan Cannes ödüllü Yol, Sürü, Umutsuzlar gibi filmleriyle tanınır. Yılmaz Güney'in gerçek adı Yılmaz Pütün'dür. Kendi ifadesine göre Pütün kırılması zor sert meyve çekirdeği demektir. 1937 yılında, köylü bir ailenin iki çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Babası Siverek Desman Köyü'nden olup Annesi Muş'un Varto ilçesindendir. Kendisi Adana'da büyümüş ve Adana birçok filmine konu olmuştur. Adana'da bir süre Kemal ve And Film şirketlerinin bölge temsilcisi olarak çalıştı. Üniversite okumak üzere İstanbul'a gitti ve Atıf Yılmaz ile tanıştı. Bu süreçte bir yandan da hikâyeler yazıyordu. Daha sonra Atıf Yılmaz'ın da desteğiyle sinemada çalışmalarına başladı. Yılmaz Güney, 1959 yılında Atıf Yılmaz'ın yönetmenliğini yaptığı "Bu Vatanın Çocukları" ve "Alageyik" isimli filmlerin hem senaryosunu yazar hem de filmlerde rol alır ve oynar. "Karacaoğlan'ın Karasevdası"nda da yönetmen yardımcılığı yapar. Yeni Ufuklar ve On Üç gibi dergilere de öyküler yazan Yılmaz Güney, bir öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılanır ve 1961 yılında bir buçuk yıl hapis cezasına mahkûm olur. İki yıl sonra tekrar kaldığı yerden devam eden Yılmaz Güney, o dönemde daha çok macera filmleri çeker. Filmlerinde ezilen, hor görülen bir "Anadolu çocuğunun" otoriteye başkaldırısı vardır. Bu dönemde Çirkin Kral lakabını alır. Bu dönemdeki en önemli filmi Lütfü Akad'ın yönettiği ve kendisinin yazdığı "Hudutların Kanunu"dur. Bu dönem boyunca oyunculuğunu geliştiren Yılmaz Güney, abartısız ve yalın oyunculuk anlayışı bu dönemde artık oturtmuştur. Yılmaz Güney, 1971 yılında Efraim Elrom'un öldürülmesinden sorumlu olan başta Mahir Çayan olmak üzere diğer Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi üyelerini sakladığı gerekçesiyle 2 yıl hapse ve sürgüne mahkûm edildi. Yılmaz Güney içeride kaldığı süre boyunca sinema ve sanat ile ilgili fikirlerini; şiir ve öykülerini o dönemde çıkarmaya başladığı Güney dergisinde yayınlamıştır. 1974'te cezaevinden çıktı. İki yıldan fazla cezaevinde kalan Yılmaz Güney aynı yıl "Arkadaş" filmini çekti. Yine aynı yıl "Endişe" adlı filmi çekerken Yumurtalık ilçesindeki bir gazinoda ilçe yargıcı Sefa Mutlu'yu öldürmekten tutuklandı ve 25 Ekim'de Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılamaların sonucu 13 Temmuz 1976'da 19 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Beş yıl hapis yattıktan sonra 9 ekim 1981 tarihinde izinli olarak çıktığı Isparta Yarı Açık Cezaevinden yurtdışına firar etti. Yılmaz Güney'in hapisten kaçışı da filmlerini anımsatmıştır. Hapse girmeden önce çekmiş olduğu "Şeytanın Oğlu" filminde: bir günlük bayram izininde dışarı çıkan ve kayıplara karışan bir adamın hikâyesini anlatmıştır. Filmine benzer bir yaşantı tecrübe etmiştir. Bir günlük izin ile hapisten çıkan Güney, Antalya'nın Kaş ilçesinden Yunanistan'a bağlı Meis adasına, oradan da İsviçre'ye kaçmıştır. Daha sonra Fransa'ya geçer ve yaşamının geri kalanını orada geçirir. Cezaevinde sinema ile olan ilgisi devam etti. Bu dönemde senaryolarını yazdığı ve Zeki Ökten tarafından çekilen "Sürü" ile yurt dışında ve yurt içinde büyük ilgi gören ve Şerif Gören tarafından çekilen "Yol" filmleri büyük ses getirdi. Cezaevindeyken GÜNEY adlı bir sanat-kültür dergisi çıkardı. Yol'un kurgusunu tekrar yaptı ve Cannes Film Festivali'nde ödül aldı. Yurt dışına kaçtıktan sonra Fransa'da "Duvar" filmini çekti. Güney'in, 1976 yılında Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde tanıklık ettiği, çocuklar koğuşunda çıkan ve tüm cezaevine yayılan bir isyanın sinemaya aktarıldığı "Duvar" onun son filmi olmuştur. Son yıllarını Paris'te geçiren Güney, mide kanseri nedeniyle 9 Eylül 1984'te yaşamını yitirdi ve Paris'te toprağa verildi.
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.