Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Bizans: Yeni Roma İmparatorluğu

Cyril Mango

Bizans: Yeni Roma İmparatorluğu Gönderileri

Bizans: Yeni Roma İmparatorluğu kitaplarını, Bizans: Yeni Roma İmparatorluğu sözleri ve alıntılarını, Bizans: Yeni Roma İmparatorluğu yazarlarını, Bizans: Yeni Roma İmparatorluğu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gerçekte, hiç kuşku yok ki, Bizans İmparatorluğu diye bir devlet asla varolmamıştır. Varolan, Kostantinopolis'te yerleşik bir Roma devleti idi.
Ölüm cezası yalnızca Manişheistlere (İ.S. 3. Ve 5. yüzyıllarda yaygınlaşan ve Zerdüştilikten esinlenerek, hem Tanrı hem de Şeytana inanan bir mezhep - ç.n) veriliyordu.
Sayfa 106Kitabı okudu
Reklam
Hiçbir heretiğin özel olarak Katolikliği benimsemeye zorlanmadığı doğrudur, ama teşvikler o kadar güçlüydü ki, neredeyse aynı kapıya çıkıyordu.
Sayfa 106Kitabı okudu
Hiçbir şekilde imparatorluğun tüm uyruklarının Katolik Hıristiyan olmadığı gerçeği olduğu gibi durmaktadır. Hükümetin 'aklını kaçırmış ve deli' olarak kabul ettiği kişilerin sayısı, Erken Bizans döneminde son derece yüksekti, o kadar ki, belki de nüfusun çoğunluğunu oluşturuyorlardı.
Sayfa 100Kitabı okudu
Bizans dönemi boyunca ifade edilen dinsel hoşgörü örnekleri, bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdır.
Sayfa 100Kitabı okudu
Modern açıdan bakıldığında, Bizans Kilisesi bir Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak betimlenebilir. Güçsüzlerin, yabancıların, dul ve yetimlerin bakımını sağlamak ödevi, Kilise'nin 4.yüzyılda üstlendiği dinsel bir yükümlülüktü.
Reklam
Bizans devletinin hiçbir zaman tahta çıkış ile ilgili bir kuram geliştirmemiş olması yeterince gariptir.
Erken Bizans, Hristiyanlığı Greko-Romen geleneğiyle bütünleştirdi; Hristiyan dogmasını tanımladı ve Hristiyan yaşamın yapılarını kurdu; bir Hristiyan edebiyatı ve bir Hristiyan sanatı yarattı.
Ayasofya'nın da temelde klasik olmayan bir yapı olduğunu gözlemlemekten kaçınamayız. Bazilikal formu çok zayıf bir şekilde, geleneğe verilen başlıca imtiyazdır, ama iç duvarlar garip kavisler yapar; sütunlar farklı boyut ve oranlardadır; üst sıra bilinçli olarak alçak kesimle aynı hizada yapılmamıştır; sütun başlıkları, üzerine kemer bindirilmiş kısa tiptedir ve özgün mozaik süsleme, görebildiğimiz kadarıyla, tümüyle non-figüraldir ve soyut desenlerle canlandırılmış ışıltılı ipek etkisini taklit ediyordu. 18. yüzyıl gözlemcileri, Aya Sofya'yı 'Gotik' olarak betimlerken tümüyle yanılmıyorlardı.
Sayfa 283Kitabı okudu
Reklam
Kötü bir durumu daha katlanılabilir hale getirmek için, bir evin çekip çevrilmesinde katı kuralların uygulanması gerekiyordu. Daha baştan itibaren kendini beğenmişlik günahından arındırılması gereken çocuklara karşı duygusallık gösterilerinde asla aşırıya kaçılmamalıydı. Kızlar için mücevher takmak yeterince kötüydü, ama küçük oğlanların saçlarının uzun olması, kolyeler ve küpelerle süslenmeleri son derece tiksindirici bir durumdu. Örnek bir oğlan çocuğu, günün birinde bir aziz olabilecek gibi yetişmeli, yaşlı bir adamın ağır başlılığını (puer senex) göstermeliydi: Hiçbir zaman oyun oynamaz ve okul arkadaşlarının kötü davranışlarıyla lekelenmek korkusuyla, onlarla asla arkadaşlık etmezdi. Babanın evdeki otoritesi çok büyüktü, ama bu otoriteyi, çocuklarını döverek kabul ettirmemeliydi: Sert sözler ve yaklaşımlar daha etkiliydi. Kişinin, babasına itaati reddetmesinin tek geçerli nedeni, daha yüce bir çağrıya uymak konusundaki kararlılığı olabilirdi: Keşiş olmaya karar veren bir çocuğun, önceden kararlaştırılmış bir evlilikten kaçınması meşruydu. Zira tıpkı Göklerin yeryüzünden, meleklerin de insanlardan üstün olması gibi, bekaret de evlilikten üstündü.
Sayfa 247Kitabı okudu
Açıksözlülük (parrhesia) de, özellikle keşişlerin işlemeye eğilimli olduğu bir günah, olan can sıkıntısının yarattığı kayıtsızlık (akedia) gibi, büyük bir kusur olarak değerlendiriliyordu. Öte yandan, yas tutma (penthos), keşişler için gerekli, ama herkeste övgüye değer bir erdem olarak görülüyordu. İçlerinde en garip olanı, kahkahanın kesinlikle onaylanmamasıydı: 'Gülmek, genel olarak bütün Hıristiyanlara, özellikle de keşişlere yasaklanmıştır.' Öyle görünüyor ki, İsa hiçbir zaman gülmemişti. Kişi, olsa olsa, Süryani aziz Julian Sabas'ın, Dönme İulianos'un ölümünü duyduğu zaman yaptığı gibi, gülümseyebilirdi ancak.
Sayfa 245Kitabı okudu
İnsanlığın geleceğine ve sunduğumuz İkinci Geliş'e ilişkin Bizans fikirlerinin ana hatları, uğradıkları tüm tedrici yeniden yorumlamalar açısından, kutsal yazılardaki köklerine çarpıcı ölçüde yakından bağlılık gösteriyorlar. Bu tür fikirleri, hayal dünyasına ve kocakarı masallarına indirgemek bir hata olur: Çünkü, sıradan okur tarafından, Kitab-ı Mukaddes'in kendisi dışında, kehanet literatürü kadar çok okunan başka hiçbir metin kategorisi yoktur. Bunlar, Bizans zihniyetini anlamanın anahtarıdır ve bu bakımdan da tarihçinin dikkatini hak ederler. Bunlar, ilk başta, yeryüzünde hiçbir sonsuz mutluluk ya da başarının beklenmediğini kanıtlar. 'Son günlerin' amacı, Hıristiyanları bir dizi zalim sınavdan geçirmek, böylece seçilmişleri günahkarlardan ayırmaktı.
Sayfa 235Kitabı okudu
İbrahim ile birlikte, evrensel tarihin akışına damgasını vuran dönüm noktalarından birine ulaşıyoruz, çünkü ilk gerçek Tanrı bilgisini tanıtan ve babasının putlarını kıran, İbrahim oldu. Bizzat bir Keldani olarak, ibrani halkının tarihini başlattı. Bunun yanı sıra, bilim tarihi içinde de önemli bir kişilikti: keldani arka planı sayesinde astronomide ustalaştığından, bu disiplini Mısırlılara öğretti. Dahası, İbrahim, Yeruşalim'i (Kudüs) kuran ve İsa'nın prototipini oluşturan gayri Yahudi Melkisedek'in de çağdaşıydı.
Sayfa 214Kitabı okudu
Nuh ve ailesi dışında bütün insanlığı yok eden Tufan, Yahudi tarihi ile Yahudi olmayan tarihin göreli bir kronolojisini saptamakta önemli bir rol oynuyordu. Geç antik çağda mevcut çeşitli gelenekler arasında, sadece Asur geleneği evrensel bir tufandan söz ediyordu. (Ya da öyle olduğu düşünülüyordu). Grek mitolojisindeki Deukalionos Tufanı, evrensel olmaktan çok, yerel bir felaket olarak kabul ediliyordu; Mısırlılara gelince, onlar tufan diye bir şey işitmemişlerdi. Buradan, yalnızca Asurluların ya da Keldanilerin, Tufan'dan geriye giden bir tarihe sahip oldukları sonucu çıkıyordu.
Sayfa 212Kitabı okudu
67 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.