Batıdan Doğuya uzanan Narin, Rıza, Cemil ve Nilüfer'in hikayesi.
Silahlı çatışmalar, ölüm oruçları, şehit düşen askerler, dağda can verenler...
Evlere düşen ateş hep aynı ateş aslında. Hep aynı güçte yanıyor, hep aynı yeri insanın yüreğini dağlıyor.
Görmek istemeyenlere ise o ateşin küllerinden avuçlayıp, gözlerine sis perdesi yapmak düşüyor. O küllerden kendi gözlerine mil çekiyor insanoğlu.
Farkındalığı olanlara ise "yeter artık" demek düşüyor. İsyan ediyorsun.
"İşte o zaman, ruhunu hiçliğe gömen savaşın ağırlığını hissediyorsun."
Ve her iki taraf da aslında şiir seviyor!
"İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım"
Aşklardan, ayrılıklara, tecavüzcüsü ile evlenen kadınlara, Türkiye'nin yakın tarihi Hendek Savaşlarına kadar geniş bir yelpazede işlenen temalar var. Roman içinde romanlar okuyor hissi veriyor ki çok severim bu tarz anlatımları. Alt metinleri kuvvetli. Dili sade, diyologlar derin.
İlhami Sidar'ı ilk olarak 'Gitmediğim Bir Yerde' kitabıyla tanımıştım. Duyulmak istenilmeyenlerin titreşimi olan bir kalemi var. Bu sefer gözlerimizdeki sisi kaldırmak, empati dediğimiz ama içini hiç doldurmasını beceremediğimiz kelimeyi ruhumuza kazımak, duymazdan geldiklerimize dikkat çekmek için yazmış. @ithakitürkçe 'den son çıkan kitabı #bizitüketenateş okumaya değer bir eser
Tavsiye ile, sevgiler