Ölüm ve hayat arasındaki çizgide, hayatın yüzeyinde kalmayıp derinlerdeki küflü tabakalarda acıyla varoluş çığlığı duyan, olağandışı derecede yalnız, geçmişinin ve acısının ekşi kimyasallarıyla yaşama dair gözlemlerini sunan sevgili Alman dâhi filozofumuz Schopenhauer ve onun kaygılı ve kederli hayatı üzerinden bir grup terapisi ile okuyucuya hayat, cinsellik, duygular, içsel yoksulluğun telafisi, anlam arayışı, arkadaşlıklar, ilişkiler, sevgi, özellikle affetme, aşk, psikoloji, felsefe gibi konularda farklı bakış açısı sunan güzel bir kitap. Schopenhauer'in kötümser dünyası bazılarına gerçekçilik olarak görünebilir. Kimi zaman Schopenhauer'a hak verebilir kimi zaman da çok fazla ajitasyon yapıyor diyebilirsiniz. Fakat olumlu ya da olumsuz ne derseniz deyin, bu kötümsere, birçok konuda hak vereceksiniz. Psikoloji ve felsefeye meraklı her kitapseverin mutlaka okuması gereken bir kitap. Ölüm gelmeden, yaşamayı öğretme amacı olan bu grup terapisinde siz de yerinizi alın.
"Bizi dünyaya bağlayan ve (kaygı, yakıcı arzu, öfke ve korku dolu olan bizi) sürekli acı içinde ileri geri sürükleyen binlerce istenç bağı: O hepsini kesip paramparça etti." *sayfa 171
Arthur Schopenhauer 'ın hayatına değinilen bölümleri okumak çok keyifli geldi. Schopenhauer, Nietzsche'nin ilk akıl hocasıdır. Onun zihnine sızmak, enfesti.
Kitabın 'grup terapisi' kısımlarını beğenemedim malesef. Bana hitap etmedi. Kurgu olarak o kısımları vasat buldum. Üzgünüm.
