Cogito - Sayı 90 kitaplarını, Cogito - Sayı 90 sözleri ve alıntılarını, Cogito - Sayı 90 yazarlarını, Cogito - Sayı 90 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yeri ve zamanı belirsiz bir alternatif "kötü" gerçekliği işaret eden distopyaların eleştirel gücü ya da isabetliliği, ortaya çıktığı andaki gerçekliğin çarpık bir imgesini sunmasından ileri gelir ve bu haliyle, her nitelikli distopya ciddiye alınması gereken bir ikazdır. Sanayileşmeyle birlikte hayali toplum kurgularındaki distopyacı tonun ağır basmaya başladığı, ardından gelen iki dünya savaşıyla birlikte gerçekliğin olumsuz kurgulara giderek daha da yaklaştığı sürecin son durağı olan yirmi birinci yüzyılda ise gerçeklikle distopyanın tamamen eşitlendiği dile getiriliyor sık sık.
Sayılara, “hesaplamaya ve yararlılık ölçütüne uymayan her şeyin” sözgelimi anlamın, varoluşun, ihtimamın, sorumluluğun dışlandığı Aydınlanma felsefesinin ‘tamamlanması’, yıkımı da beraberinde getirmiştir. Hiper-endüstriyel kapitalizmin bireyi ve toplumu yalnızca tüketim birimi olarak gören, istatistiksel olarak incelenebilir hale getiren
İstanbul’un su kaynakları sınırlıdır. İçme ve kullanma suyunun temin edilmesinin tek yolu, içme suyu havzalarından toplanan yağmur sularının inşa edilen barajlarda toplanmasıdır. İstanbul’un su gereksinimi karşılayan içme suyu havzaları, kentin ormanlık kuzeybatı ve kuzeydoğu bölgelerinde yer almaktadır. Ancak İstanbul’da nüfus o denli kalabalıktır ki, kent kendisine yeterli olamamaktadır. Bu nedenle tüm Trakya havzaları ile Melen Çayı’na değin tüm havzalar İstanbul’a su temin etmek için kullanılmaktadır.
Almanya’da belli sessizlikler hiç kırılamamış. Bunların belki de en önemlisi, katliamlara katılan insanların çok küçük bir bölümünün yargı önüne çıkarılmış olması. Örneğin Auschwitz’de çalışan yaklaşık 8000 kişinin %80’i yargılanmamış. Bir kısmı ismini değiştirmiş, bir kısmı görmezden gelinmiş, hayat devam etmiş. Hikâyeleri çocuklara, torunlara anlatıl(a)mamış. Almanlar arasında dedesinin savaş sırasında gerçekten ne yaptığını bilen çok az insan var. Sorulduğunda en çok alınan cevap, muhaberatta, yani telsiz başında idim oluyormuş.
Hakikat/bilgi zaten, parti/devlet tarafından verilmiştir. Özgürlüğe ancak, belirlenen kurallara ve hakikatlere körü körüne bağlanıldığında ulaşılır. Dolayısıyla bireyin mutluluğu ve özgürlüğü ne kadar az düşündüğü ile orantılıdır.
İnsanı özgürleştirmek için insan hizmetine verilen teknolojinin, insanların hizaya sokulması, denetlenmesi için kullanılması, özgürleşmenin değil tahakkümün aracı olması, geç kapitalizmin cilvesi, onun diyalektiği...