Rasim Özdenören... Yedi güzel adamın tek öykücüsü...
Bir okurun öykü türünden beklentisi ne olabilir? Ben bu edebi türü yeni yeni tanıyorum diyebilirim ve açıkçası bu türün gerek dünya edebiyatındaki gerekse kendi edebiyatımızdaki örneklerini de yeni yeni keşfediyorum.
Eleştirmenler, Rasim Özdenören'in ayrıntıları yakalamadaki ustalığını överek onun öykü ve deneme kalemi ile sonraki kuşaklara ilham olduğunu söylüyorlar.
Öykü metinleri bana kalırsa sıkıştırılmış metinler. Bir edebiyata başlanılacaksa öykü türü ile o topluma dair ince detayları yakalayabiliz bence.
Bu eserde de yazar, Anadolu insanını aktarıyor bize. Toprağa, ölüme ve değerlere yüklenen anlamlar, aile içi çatışmalar ve çözünmeler, kuşak çatışmaları, kopan bağlar, yüzleşmeler... Tüm bunlar sindirerek okuduğum şeylerdi. Elbette ayrıntılara da değinmek lazım. Kerpiç duvarlar, o duvarlara yaslanmış yuvarlak sofra tahtası, kapı aralarından içeri sızan ışıklar, güvercinler için serpilmiş mısırların taşlar arasındaki görüntüsü, bu görüntünün farkında olmadan mısırları çiğneyip geçen insanlar, kalabalık sokaklar, ıssız caddeler... Tüm bu ayrıntılar kitaptaki dört öyküde de benim dikkatimi çeken şeylerdi, betimlemeler harikaydı.
Sırada Çarpılmışlar isimli eseri var, ne zaman okurum bilmiyorum.
Öykü türünü seven her okurun yolu zannediyorum Rasim Özdenören ile kesişir. Kendisinin kalemi...
Keyifli okumalar diliyorum.
Not: İlgilenenler için eser beyaz perdeye de uyarlanmış.