Bir adaya yeni inşa edilen fenerde görevli olan üç kişinin fenerde nöbetçilik yaparken yaşadıkları anlatılıyor. Üç ay boyunca dünyanın ucundaki fener de nöbet tutmak için buraya gemiyle geliyorlar. 1 ay sonrasında olaylar başlıyor.
Gerisini spoiler;
Aslında adanın diğer tarafında kaçakçılık yapan insanlar varmış ve uzun zamandır orada mağaralarda saklanmaktalarmış. Denizin çok hareketli olduğu bir gün bir gemi kıyıya vurur ama tüm mürettabatı ölür. Ve o kaçakçılar da bu gemiyle o adadan kurtulmak için yollar ararlar. Kıyıya vuran gemiyi tamir etmek ve yiyecek bulmak amacıyla fenerin olduğu yere gemiyle giderler. Ve fenerdeki nöbetçilerden ikisini öldürürler diğeri kaçmıştır.
Ve böylece kaçan nöbetçi iki ay boyunca bir yandan yaşamla mücadele edip bir yandan da bu kaçakçı ve arkadaşlarının katili olan kişilerin yakalanması için her şeyi yapmayı göze almıştır. Kaçakçılar ise iki ay sonra nöbetçi değişimi için gelecek olan askeri gemiye yakalanmadan gemilerini tamir edip adadan biran önce gitmektir.
Acaba iki taraftan hangisi başarılı olacak?
Genel olarak akıcı, sürükleyici bir kitaptı. Kötü değil fakat denizcilikle ilgili kelime ve betimlemeler fazla olduğundan yer yer zorlandığım bir okuma oldu. Yine de keyifli bir okuma oldu benim için.
Muhteşem bir üslub. Konusu insanı direk içine çekiyor. Denizcilik terimleri aşina olmayan birine yabancı gelebilir ama çok takılmazsanız keyif alırsınız diye umuyorum.
Çok fazla romantik romanlar okuyunca sıkıldığımı farkettim ve kütüphane de gezerken bu kitapla karşılaştım. Kitabın ilk üç bölümü feneri, bekçlileri ve adanın iklimini anlatıyor. Asıl mevzu sonlara doğru başlıyor ki zaten kısa bir kitap. Sonlarına doğru heyecanla sayfaları çevirdim, okurken çok eğlenerek okudum. Deniz temalı kitapları seviyorsanız tavsiye ederimm.
Jules Verne - Dünya’nın Ucundaki Fener
Santa-Fe gemisi, Amerika’nın en uç noktasına yeni fenerin yapımı için erzak boşaltımı ve bekçilerin görev devir teslimini yapmak için demir atmıştı. Yeni bekçiler Vasquez, Felipe ve Moriz’di. Üç ay boyunca görev yapacaklar ve fenerin yanmasını sağlayacaklardı. Şartlar zor olabilir ama her imkan sağlanmıştı.
Bu koca kaya kütlesi oturulması imkansız, zor bir yerdi. Bu adanın tek sahibi fener bekçileri değildi, Kongre ve çetesinden habersizdiler. Bu çete kıyıya vuran gemilerden ganimet toplayarak kaçış planları yapıyordu ve fener inşaatı sonrası fikirler netleşti.
Düşünsenize, bir adaya göreve gönderiliyorsunuz ve sizden başka kimse yok diye biliyorsunuz. Fakat esrarengiz olaylar sizi tedirgin ediyor ve tetikte oluyorsunuz her an.
Hep derler ya ıssız adaya düşsen yanına ne alırsın? Herkesin “kitap” dediğini duyar gibiyim. Ruhumuzu doyurduk, peki bedenimizi? Yok yok ben ıssız bir adaya felan düşmeyeyim, kalabalıktaki yalnızlığım yeter bana.
Neyse, macera Kongre ve çetesinin planları doğrultusunda ilerliyordu. Fakat hesaba katmadıkları bir şey vardı, Vasquez ve arkadaşının azmi.
Heyecanlı anlatımına söz edemeyeceğim bir yazar Jules Verne. Hayal gücüne hayranım.
Mutlaka okunmalı.