Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Dinler ve Mezhepler Tarihi

El-Fasl

İbn Hazm El-Endelüsi

El-Fasl Gönderileri

El-Fasl kitaplarını, El-Fasl sözleri ve alıntılarını, El-Fasl yazarlarını, El-Fasl yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İbn Hazm’ın Şiîliğin kökeninde Fars zihniyetinin olduğuna dikkat çekmiş olması sebebiyle bazıları onu Farslılara düşman olmakla itham etmiştir. Ancak böyle bir itham ona yapılan haksız bir yakıştırma olacaktır. Zira o, erdem ve faziletleri esas almış ve yeri geldiğinde Farslıları da övmüştür. Nitekim el-Fasl’da peygamberlik taslayan sahtekarlara karşı müslümanların mücadelesini anlatırken, “(Bu sırada) Firuz ve Zaduye isimli iki tane fazilet sahibi Fârisî vardı ki -Allah onlardan razı olsun- bunlar Esved el- Ansî ile savaşmışlardı.” diyerek İslâm için savaşan bu iki Farslıyı saygı ile anmıştır. Dolayısıyla onun Fârisîlere yönelttiği eleştirilerin bir zihniyet eleştirisi olduğu anlaşılmaktadır.
Birçok ilim meraklısı tanırım, yıllarca okurlar, çalışıp gayret ederler, fakat ilimden nasiplerini alamazlar. İlim talibi şunu bilsin ki eğer bu iş çok çalışmakla olsaydı, herkes âlim olurdu. Demek ki bu Allah vergisidir, bunda kendini beğenip gururlanmaya yer yoktur. Bunda tevazu gösterip Allah’a şükretmek lazımdır.
Reklam
Ey Allah’ım! Bizim dinimizden şu idarecilerin, dinleri yerine dünyalarını ikame etme, âhirette kendilerine lazım olacak şeriat binası yerine yakında terk edecekleri sarayları kurma ve neticede düşmanlarına yarayan servet toplama hırslarından ötürü sana şikayette bulunuyoruz... Onların bu durumu yüzünden azınlıklar idareyi ellerine almak istediler. Küfür ve şirk ehlinin dilleri çözüldü... Bu durum Allah’ın bizleri denediği bir imtihandır. O’ndan esenlik niyaz ediyoruz. Bu, şüphesiz herkes için bir fitnedir. Bu fitnenin sebebi, başımızda bulunan kişilerin, Allah ve Resulü’yle savaş halinde bulunmalarıdır... İdarecilerimiz bilseler ki haça tapınmak işleri yoluna koyacak, derhal haça taparlar. Onların hıristiyanlardan yardım istediklerini, onlara müslümanların namusuyla oynama fırsatı verdiklerini ve bu sayede müslümanların esir alınarak götürüldüklerini görüyoruz. Onlar şehir ve kaleleri bazen kendiliklerinden hıristiyanlara teslim ederler; hıristiyanlar ise bu yerleri içlerindeki İslâm eserlerinin kökünü kazıyarak kiliselerle donatırlar... Allah hepsine lânet etsin, üzerlerine kılıçlarından bir kılıç musallat etsin!
Domuz gütmektense deve gütmeyi, hıristiyanlara sığınarak Allah’ı kızdırmaktansa Murâbıtlar’dan yardım isteyerek Allah’ın rızasını kazanmayı tercih ederim.
İbn Hazm’ın dili ile Haccac’ın kılıcı ikiz kardeştir.
İbn Hazm’ın belki de en önemli özelliği, Kur’ân merkezli bir medeniyeti yeniden ihya etme gayretidir. Asırların geçmesiyle genişleyen, dallanıp budaklanan İslâm düşüncesini yeniden Kur’ân’ın burhan anlayışı çerçevesinde inşa etmenin gerekli olduğunu düşünüyordu.
Reklam
İslâm mezhepleri tarihi açısından bir fikir hareketinin veya siyasî bir oluşumun mezhep sayılabilmesinin şartlarını belirlemeye çalışan ilk mezhepler tarihçisinin İbn Hazm olduğunu söyleyebiliriz.
Allah için "Sıfatlar" Lafzının Kullanımı
Yüce Allah hakkında “sıfatlar” lafzını kullanma meselesine gelince bu muhal bir şeydir, caiz değildir. Çünkü Allah Teâlâ indirdiği kelâmında kesinlikle ne “sıfatlar” ne de “sıfat” lafzını kullanmıştır. Yine Hz. Peygamber’den (s.a.) Allah Teâlâ’nın sıfat ya da sıfatları olduğuna dair bir söz asla gelmemiştir. Evet, böyle bir şey sahabeden de, tabiînin önde gelenlerinden de, hatta tabiînden sonraki neslin önde gelenlerinden de asla rivayet edilmemiştir. (...) Eğer biz, “Bu lafzın kullanımının terkine dair kesin bir icmâ vardır.” dersek, elbette doğru söylemiş oluruz. Dolayısıyla “Sıfatlar” lafzının kullanımını kabul etmek ve buna inanmak doğru değildir. Bilakis bunları kabul etmek ve buna inanmak çirkin bir bidattir.
Sayfa 36 - Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, Cilt IIKitabı okuyor
Allah’a yemin olsun ki şayet biz hıristiyanları görmemiş olsa idik, âlemde bu delilikleri (teslis ve hulûl) mümkün gören bir aklın bulunduğunu asla onaylamazdık. Aşırılığa düşmekten Allah’a sığınırız.
Sayfa 274 - Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, Cilt IKitabı okuyor
Şîa söz konusu olduğunda İbn Hazm’ın dile getirdiği en önemli ayrılık sebebi imâmet anlayışı ve bununla bağlantılı olarak sahabenin üstünlüğü meselesidir. Nitekim o, Şiîliğin imâmet eksenli bir mezhep olduğuna dikkat çeker ve bu durumu şöyle açıklar: “Şîa’ya gelince onların görüşünün özü, imâmet ve Hz. Peygamber’in (s.a.) ashâbının fazileti konusundadır. Diğer fırkalarda olduğu gibi Şîa da bu esaslar dışında (kendi aralarında) ihtilaf etmiştir.” (Bkz. İbn Hazm, el-Fasl, Reîsülküttâb, vr. 205b; II, 15 (#10).) Böylece İbn Hazm, Şiîliğin ana ekseninin imâmet görüşü olduğunu, bunun dışındaki farklılıkların ciddi bir ayrışmanın gerekçesi olarak sayılamayacağını dile getirmiştir.
Sayfa 87 - Cilt 1.Kitabı okuyacak
Reklam
Şeytânuttâk lakablı Muhammed b. Cafer el-Kûfî
Şîa’nın ilk dönem âlimlerinden olan bu şahsın hakkında detaylı bilgi için bkz. Bulut, Halil İbrahim, “İlk Şii Kelamcılarından Ebû Cafer el-Ahvel (Şeytanu’tTak) ve Ona Atfedilen Görüşler”, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 17, Yıl 2008, ss. 69-99. Ayrıca bkz. a. mlf., “Şeytânüttâk”, DİA, 39/104.
Sayfa 85 - Cilt 1. Footnote.Kitabı okuyacak
Ehl-i Sünnete yakın ve uzak Mu‘tezile.
İbn Hazm, diğer fırkalarda olduğu gibi, Mu‘tezile’ye mensup fırkaları da Ehl-i Sünnete yakınlık ve uzaklığına göre tasnif etmiştir. Ona göre Dırar b. Amr (ö. 200/815?), Bişr b. Ğıyas el-Merîsî (ö. 218/833) ve Hüseyin b. Muhammed en- Neccâr (ö. 220/835) ve bunların mensupları Ehl-i Sünnete en yakın Mu‘tezile fırkalarıdır. Öte yandan Ehl-i Sünnete en uzak olanlar ise, Ebu’l-Hüzeyl el- Allâf (ö. 235/849?) ve taraftarlarıdır. (İbn Hazm, el-Fasl, Reîsülküttâb, vr. 205a; II, 11 (#4). ) Bunların bağlı oldukları başlıca esas, genel olarak usûl-i hamse ile ifade edilen inanç esaslarıdır
Sayfa 85 - Cilt 1.Kitabı okuyacak
İbn Hazma göre Mu‘tezile’den olmanın temel şartı
İbn Hazm, Mu‘tezile’ye mensubiyetin şartlarını ve sınırlarını belirtirken şöyle der: “Bir kimse, halku’l-Kur’ân, rü’yetullah, teşbih, kader ve “Büyük günah işleyen ne mümin ne de kâfirdir, fakat o fâsıktır.” görüşlerinde Mu‘tezileye muhalefet ederse o, onlardan değildir. Her kim, -her ne kadar saymış olduğumuz hususlar dışında müslümanların ihtilaf ettikleri diğer bütün konularda farklı düşünse bile- belirttiğimiz hususlarda Mu‘tezile ile aynı kanaatte ise o,onlardandır.” (İbn Hazm, el-Fasl, Reîsülküttâb, vr. 205b; II, 15 (#13).) Böylece İbn Hazm, Mu‘tezile’den olmanın temel şartı olarak halku’l-Kur’ân, ru’yetullah, teşbih, kader ve büyük günah konularında Mu‘tezile gibi düşünmeyi göstermektedir. Ona göre bu konularda Mu‘tezile gibi düşünen bir kimse, her ne kadar diğer meselelerde farklı düşünse de Mu‘tezile’ye mensup bir kimsedir.
Sayfa 85 - Cilt 1.Kitabı okuyacak
Mu‘tezilî görüşlerin Endülüs’e taşınmasında Doğu İslâm dünyasına yapılan ilmî seyahatlerin önemli bir yeri vardır. Ayrıca hac ibadeti için Doğuya giden âlimlerin buradaki ilmî hareketlilikten etkilendikleri ve bazı fikirleri kendi memleketlerine taşıdıkları anlaşılmaktadır. Nihayetinde Endülüs’te az da olsa Mu‘tezilî fikirleri dile getiren kimseler olmuştur. İbn Hazm’ın yaşadığı dönemde Mu‘tezilî görüşler, halk katmanlarından uzak, belli bölgelerde ve sadece aristokrat ailelerin entelektüel toplantılarında dillendirilen konular arasında yer almaktaydı. Hiç şüphesiz bu hal, Endülüs’te etkin olan hadis taraftarlığına dayalı Mâlikî düşüncesinin toplumda baskın olmasının bir neticesidir. Nitekim Endülüs’te sayıları az olmasına rağmen Mu‘tezilî şahıslara ve fikirlerine tahammül gösterilmemiş; Mu‘tezilî olmakla itham edilen bazı kimseler cezalandırılmıştır. İbn Hazm, Münzir b. Said ve üç oğlunun Mu‘tezilî olmakla itham edildiklerini ve Mansur b. Ebû Âmir tarafından cezalandırıldıklarını bildirmiştir. İbn Hazm, Güvercin Gerdanlığı, s. 143-144. Ayrıca bkz. Himâye, İbn Hazm, s. 37.
Sayfa 83 - Cilt 1.Kitabı okuyacak
28 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.