"Kurtarmak için kayıp ruhunu şehrin
Gizli, viran bir kapıdan giriyor
Erguvan kapısından
Başında erguvan tacı,
Erguvan giyinmiş,
Yaraları erguvan
Münkir bir kesişin gölgesinin ardından
Kutsal bilgeliğe doğru yürüyor"
Eski bir elyazmasında karşısına çıkan bu şiirin peşinden koşan Rum asıllı Bizantolog Teo'nun yıllar önce ailesiyle birlikte sürgün edildiği Konstantinepolis'e, İstanbul'a Erguvan Kapısı'nı aramak için dönmesiyle başlar hikâyemiz.
Yalnızca arayış içinde olan Teo değil, tesadüflerle yollarının kesiştiği Derin de bir arayış için de, Derin' in ısrarıyla istemeye istemeye de olsa Ülkü de bir arayış içinde. Aslında hepsinin aradığı şey bana kalırsa öz kimlikleri, kim oldukları, kim olmak istedikleri aradıkları.
Devrimcilik adı altında insanların ölmeye yatmaları, çaresizlikleri, yoksullukları, burjuva ve halk arasındaki o yadsınamaz yaşayış farkları, sözde demokratik bir hayat adı altında yaşamlarına son verilen insanların dramı ve daha birçok acı, keder, üzüntü, çaresizlik çarpıcı bir şekilde yazar Oya Baydar tarafından aktarılmış.
Okurken sizi macerasına dahil eden bu kitabı okumanızı öneririm.