Ray Bradbury Fahrenheit 451'i, 1950'lilerde Amerika'da televizyonların, insanları büyülü dünyasına çekmeye başlaması ve kitapların artık daha az okunacak olması öngörüsünden esinlenerek kaleme almış. Aslında yazar Fahrenheit 451'in ara ara yazdığı bir kaç kısa öykünün yeniden şekillenip, o dönem ki baskı ve soğuk savaşın da etkisiyle romana dönüştüğünü söylüyor.
Klasik eserlerin sadece yazıldığı dönem değil, geçmiş ve gelecek zamanı da kapsadığı, her döneme hitap ettiği, hatta bir çok milleti işaret ettiği için ölümsüz ve büyülü yanları vardır. Bu kitapta onlardan. Kitabın türü bilimkurgu ve distopik eser olarak geçiyor. Bence yazıldığı dönemde öyleydi ama maalesef şimdi günümüz gerçeklerini yansıtıyor.
Yani şöyle ki; kitapların yasaklandığı, okuyanın, evinde bulunduranın tutuklandığı ve yakılarak yok edildiği; insanların yüksek ve boş seslerle uyuşturulduğu; her eylemin hızlı yapıldığı; okullarda saatlerce öğrencilerin zihninin yararsız bilgilerle dolduruluğu; insanların düşünme ve tartışmasının, fikir alışverişinin unutturulduğu; insanların mutlu değil ama kendilerini mutlu sandıkları ve de olan hiç bir şeyi sorgulamadıkları bir dönem düşünün... Şimdi bunlar tanıdık geldiyse bana hak vereceğinizi düşünüyorum.
Daha da uzatıp sıkmak istemiyorum. Benim gibi okumak için geç kalanlardan iseniz, bu kitabı 'mutlaka okunmalı' listenize ekleminizi şiddetle tavsiye ediyorum. Daha sonra da filmini izleyebilirsiniz ki; onun da kaliteli bir yapım olduğunu söyleyebilirim.