Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Freud - Mutluluğun Mimarı

Stefan Zweig

Freud - Mutluluğun Mimarı Gönderileri

Freud - Mutluluğun Mimarı kitaplarını, Freud - Mutluluğun Mimarı sözleri ve alıntılarını, Freud - Mutluluğun Mimarı yazarlarını, Freud - Mutluluğun Mimarı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Psikoloji
“Freud, psikoloji alanını bireysel ruha çevirerek çağın en derin arzusunu da farkında olmadan yrine getirmiş oldu. İnsan kendi benliğini, kendi kişiliğini daha önce hiç, dünyevi yaşamın giderek monotonlaştığı bu yüzyılda olduğu kadar merak etmemiştir. Keza teknoloji çağı kendi insanını gittikçe tek tipleştirirken,özgün kişiliğini de elinden alarak renksiz bir tür haline getiriyor. Aynı gelir sınıflarına taksim edilen, tek tip konutlarda yaşayan, tek tip giysiler giyen, aynı makinelerde, aynı iş saatlerinde çalışan ve sonrasında tek tip eğlence şekillerine sığınan, aynı radyonun başına geçen, aynı plağı dinleyen ve aynı sporla uğraşan herkes; dehşet verici bir biçimde birbirine benzemeye başlıyor. Şehirlein tek tip hale gelmiş sokakları, albenilerini git gide kaybederken uluslar, halklar homojenleşiyor. Ortaya çıkan bütün farklılıklar rasyonalizasyonun dehşet verici eritme potasında kaynaşıp yok oluyor. Dış görünüşümüz baştan aşağı aynı tipe çevrildikçe ve insanlar, kendilerini düzineler halinde, üstelik de seri biçimde kitle fizyonomisinde örgütledikçe; varlık şekilleri giderek genişleyen bir kişiliksizleştirme sürecinin tam ortasında buluyorlar kendilerini. Her bir bireyin dışarıdan ulaşılması ve etki altına alınması olanaksız olan deneyim katmanı da tam bu yüzden daha da önem kazanıyor: Eşsiz ve kopyalanması imkânsız olan kişiliği. Kişilik günümüzde insanın en yüce ve neredeyse tek ölçüsü haline gelmiştir.”
Sayfa 173
Freud
“Tüm kararlarında, bilinçdışı arzusunu hesaplarına dahil etmeyen kişi kendi kendini yanıltmış olacaktır, çünkü özdeki potansiyelin esas tetikleyicisini hesabın dışında tutmuştur. Örneğin, bir buzdağıyla çarpışmanın yaratacağı etkiyi sadece suyun yüzeyinde görünen kısmından yola çıkarak tahmin etmek ne kadar yanlışsa, gün gibi aydınlık düşüncelerimizin ve fark edilir enerjilerimizin hissiyatımızı ve eylemlerimizi tek başına belirlediklerine inanan kişi de ancak kendini aldatır. Tüm yaşamımız, ussal etki alanı içinde özgürce akmıyor, aksine bilinçaltının aralıksız baskısı her daim üzerimizde. Bilinçdışı dünya, görünürde unutulmuş olan geçmişi, her an dalga dalga içinde bulunduğumuz âna savuruyor. Bilinç dünyamız inandığımız gibi olağanüstü bir ölçüyle uyanık iradenin ve planlar kuran aklın elinde değil, kararlar göremediğimiz o karanlık bulutun içinden çakıyor asıl ve kaderimizin yönünü değiştiren o ani sarsıntılar, içgüdü dünyasının derinliklerinden geliyor.”
Sayfa 74
Reklam
Sigmund Freud
“Sigmund Freud, insanlığın daha da aydınlanmasını sağlamıştır. Şuna dikkat çekmek isterim; daha mutlu olmaktan değil daha da aydınlanmaktan bahsediyorum. Freud bir neslin dünya görüşünü derinleştirmiştir: Güzelleştirmiştir demiyorum, derinleştirmiştir diyorum. Çünkü radikal değişimler insanı asla mutlu etmez, yalnızca bir sonuca ulaştırır. Keza insanlığın ebediyen var olacak çocuk yüreğini daha da yeni sakinleştirici düşler eşliğinde beşiğinde sallamak, bilimin görevleri arasında sayılmıyor zaten.”
Sayfa 30
“Freud, ... eserinde ve terapisinde cinselliğe fazlasıyla önem vermiş olabilir. Ancak cinsellik konusuna aşırı vurgu yapmış olması, tarihsel açıdan gerekliydi; zira cinsellik, meslektaşları tarafından on yıllar boyunca sistematik bir biçimde gizlenmiş ve değersizleştirilmiştir. Bu fikri, yaşadığı çağa kazandırmak için bir ölçüde abartı gerekliydi.”
Zeplin YayınlarıKitabı okudu
İnsan kendi benliğini, kendi kişiliğini daha önce hiç, dünyevi yaşamın giderek monotonlaştığı bu yüzyılda olduğu kadar merak etmemiştir. Keza teknoloji çağı kendi insanını gittikçe tek tipleştirirken, Özgün kişiliğini de elinden alarak renksiz bir tür haline getiriyor. Aynı gelir Sınıflarna taksim edilen, tek tip konutlarda yaşayan, tek tip giysiler giyen, aynı makinelerde aynı iş saatlerinde çalışan ve sonrasında tek tip eğlence şekillerine sığınan, aynı radyonun başına geçen, aynı plağı dinleyen ve aynı sporla uğraşan herkes; dehşet verici bir biçimde birbirine benzemeye başlıyor. Şehirlerin tek tip hale gelmiş sokakları albenilerini git gide kaybederken uluslar, halklar homojenleşiyor. Ortaya çıkan bütün farklılıklar rasyonalizasyonun dehşet verici eritme potasında kaynaşıp yok oluyor. Dış görünüşümüz baştan aşağı aynı tipe çevrildikçe ve insanlar, kendilerini duzineler halinde, üstelik de seri biçimde kitle fizyonomisinde örgütledikçe; varlık şekilleri giderek genişleyen bir kişiliksizlestirme sürecinin tam ortasında buluyorlar kendilerini.
Sayfa 173Kitabı okudu
Her kim, kendi içindeki insanı anlamayı öğrenirse, başkalarının içindeki insanı da anlamaya başlar
Sayfa 172Kitabı okudu
Reklam
Bireyleri bilgilendirmek için görevlendirilmiş olanlar; yani öğretmenler, papazlar, sanatçılar ve bilginler medeniyetin riyakârlarını ve cehaletini körükleyenlere dönüşmüşse aydınlık ve açık görüşler nasıl yayılabilir?
“Eylemlerimizin en temel olanları derinlikten geliyor, ânî aydınlanmalar; bizim için sır olan yerden, yani gücümüzün çok ötesindeki üstün bir kudretten geliyor. Kendimizden bîhaber, medenîleşmiş ‘benliğimizin’ artık farkında olmadığı ya da fark etmek istemediği o puslu yerde o ezelî ve ebedî ‘benlik’ yaşamaya devam ediyor. Bazen bu ‘benlik’ bir ânda hareketlenerek medenî insanı saran ince katmanları delip geçiyor. Sonrasında ezelî ve dizginlenemez içgüdüler tehlikeli bir biçimde varlığımıza akmaya başlıyor.” (s. 74) “Bir insanın bilinçaltı dünyası, ne kadar aydınlatılabilirse duygusal dünyası hakkında da o kadar fazla bilgi sahibi olunabilir.” (s. 75)
Zeplin YayınlarıKitabı okudu
“İnsanın dili sürçtüğünde, aslında söylemek istemediği bir sözcüğü dile getiriyor olsa da bu, aslında o kelimenin gerçekten aklına geldiği anlamına gelir. İnsan, en derinde unutmak istediğini unutur; en derinde kaybetmek istediğini kaybeder. Bir sürçme, genellikle itiraf ve kendini ele verme anlamına gelir.”
Zeplin YayınlarıKitabı okudu
“... on dokuzuncu yüzyılın ahlâk anlayışı aslında gerçek sorunları irdelemekten acizdir... Uygarlık ahlâkı, üç ya da dört nesil boyunca karşılaştığı tüm ahlâkî ve cinsel sorunları, bir meselenin üstü örtülürse meselenin kendisinin de ortadan kalkacağına yönelik ahmakça bir algıyla ele almış ya da daha doğrusu bütün bu sorunlardan bu şekilde kaçınmıştır. Şu nüktedan cümle, gerçek durumu olabilecek en vurucu biçimde anlatıyor: Ahlâkî yönden on dokuzuncu yüzyılda Kant değil, cant [İng. riyakârlık] hüküm sürmüştür.”
Sayfa 16 - Zeplin YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Rüyalı Uykular.
Rüya çoğu zaman, bizi asıl eylemi fiilen gerçekleştirmekten korur. Bu nedenle Platon'un formülü de bir üstada yakışır muazzamliktadir. " Başkalarının gerçekte yaptığı şeylere, onların sadece hayalini kurarak razı olanlar , iyi insanlardır."
Öğrenme tutkusu.
Beni harekete geçiren şey, bu sıfatlardan çok bir tür öğrenme tutkusuydu. Ama bu tutku, fen bilimlerine değil, daha ziyade insani ilişkiler üzerineydi. Oysa bu içsel eğilimini tatmin edebilecek akademik bir dal da yoktu.
Bazen bir insanın tek başına hakikati açığa çıkarmaya cesaret etmiş olması, çağı değiştirmeye yeterli gelebilir.
Sayfa 33 - Zeplin YayınlarıKitabı okuyor
Çünkü radikal değişimler insanı asla mutlu etmez, yalnızca bir sonuca ulaştırır.
Sayfa 31 - Zeplin YayınlarıKitabı okuyor
Oysa Freud'un asıl önemsediği şey insanların ne düşündüğü değil dürüstlüktür.. Çevresinin durumdan bu kadar ürkmesi, farkında olmadan sağlıksız bir noktayı yakaladığını ve daha ilk hamlesinde sorunun ana damarına oldukça yaklaşmış olduğunu düşündürür Freud'a.
Sayfa 25 - Zeplin YayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.