Gülyüzlüm

Sevinç Çokum
7.8/10
14 Kişi
69
Okunma
9
Beğeni
2.011
Görüntülenme
Çokum, Gülyüzlüm romanında köyden kente göç olgusu içinde ana kız ikilisini kendi birikimleriyle örerek bir çocuk kahramanda ve ana'da yoğunlaştı. Yazar derinlikli gözlemleriyle romana bu ana kızı unutulmaz kılacak bir yaşanmışlık kattı.
183 sayfa · İlk Yayın Tarihi: 2003
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

176 syf.
·
Puan vermedi
Koca şehirde bir başlarına…
Köyden kente göç olgusunu ana kız ikilisiyle yoğurup kendi gözlemleriyle sentezlediği bir romanı
Sevinç Çokum
Sevinç Çokum
’un. İkilemler, hasretler, acılar, yolculuklar ve daha nicesi… Kitap duyguyu çok hoş bir üslûpla geçiriyoruz okuyucuya. Kitabın bir yerinde mutlaka kendinizden bir parça bulacaksınız. Konu sıradan gibi gözükse de yazarın kaleminde bu sıradanlık fazlasıyla yok olmuş. Sonunun biraz havada kalması muhtemel ki okuyucunun değerlendirmesine bırakılmış olmasındandır. Yazarın kalemiyle tanışmanızı tavsiye ederim.
Gülyüzlüm
GülyüzlümSevinç Çokum · Ötüken Neşriyat · 201069 okunma
176 syf.
8/10 puan verdi
·
24 saatte okudu
Sevinç Çokum okumaya devam. Yazarın romanlarından birisi olan Gülyüzlüm, ilk kitabı Eğik Ağaçlar'da hissedilen iyimserlik ve insanın temelde iyi olduğuna duyulan inancın bir diğer örneği gibi. Çokum'un diğer çalışmalarında da aynı şeylerle karşılaşacak mıyım diye merak ediyorum. Yazar insana duyduğu bu sevgiyi, insan karakterine gösterdiği bu ilgiyi hep böyle mi anlatıyor, çünkü hikâyelerde ve bu romanda tüm karakterlerin aynı yumuşaklıkla, aynı tarzda yazıldığını söyleyebiliriz: "kötü"ler bile klişe özelliklerle yüklü olmalarına rağmen bir yandan da iyilikle kendine gelmeye müsait insanlar gibi anlatılıyor. Çokum insandaki bu özü inancına uygun bir zemin olarak görüyor belki de, bilemiyorum, ancak şunu söyleyebilirim, kitapta ayşenaz ve annesi zeynep'in hayata tutunma çabalarını okurken o yalın ve doğal iyilik hissinden etkilenmemek imkânsız. Bu üslûbu sevdiğimi düşünüyorum. Kitapta kadın ve insan olmak arasındaki ilişkinin ön plâna çıkarılması, kızların okutulması gibi konuların da romana alınmış olması yazarın mesaj kaygısının da önemli olduğunu düşündürüyor ister istemez. Ancak üslûbun güzelliği, yazarın dil hâkimiyeti, karakter yaratabilmesi ve özellikle ana karakterlerin canlılık hissi verebilmesi bu mesaj kaygısının eğreti durmasını engelliyor bir şekilde. Ayrıca Kapı yayınları Gülyüzlüm ve diğer eserlerdeki çok güzel kapak fotoğraflarını bırakmasaydı keşke. Aynı şeyi kapaktaki iri puntolu yazar adı ve kitap adı kullanımı için de söyleyebilirim. Gülyüzlüm'ü, elbette, herkese öneriyorum.
Gülyüzlüm
GülyüzlümSevinç Çokum · Ötüken Neşriyat · 201069 okunma
175 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Spoiler içerir.
Sevinç Çokum 1943 yılında üç çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Kendinden büyük iki ablası vardır. Yazar, gazeteci, senarist ve öğretmendir. Edebiyat ve sosyoloji okumuştur. Hisarcılar topluluğu içerisine dahildir. Yedi yıl boyunca klasik batı müziği eğitimi almıştır. Hocası olan Mehmet Kaplan ve Behçet Necatigil
Gülyüzlüm
GülyüzlümSevinç Çokum · Kapı Yayınları · 202169 okunma

Yazar Hakkında

Sevinç Çokum
Sevinç ÇokumYazar · 32 kitap
Sevinç Çokum  25 Ağustos 1943’te  İstanbul  Beşiktaş’ta dünyaya geldi. Üç kız evlada sahip olan ailenin en küçük çocuğudur. Beşiktaş Büyük Esma Sultan İlkokulunu, Beşiktaş Ortaokulu ve Lisesini bitirdi. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu; ayrıca Umumi Sosyoloji dalında öğrenim gördü.  Acıbadem Özel Anadolu Lisesinde ve Etfal Hastanesine bağlı hemşire okulunda Türkçe ve Edebiyat dersleri verdi. Orta öğrenimi sırasında bir süre İstanbul Radyosu çocuk korosunun haftalık programlarına katıldı.   Klasik Batı müziği dalında özel keman dersleri alarak Türk ve değişik ülkelerin temsilcilerinden  oluşan A. Kavafyan yönetimindeki  İstanbul Amatör Senfoni Orkestrasında ikinci kemanlarda çaldı, konserlere katıldı. Üniversitedeyken politikayla ilgilenmeğe başladı. Bir siyasi partinin ilçe gençlik kolu başkanı oldu, daha sonra İl Gençlik Teşkilâtına geçti, bir süre sonra politikada aktif rol almaktan  vazgeçti.  Öğrenimi sırasında evlenen  Sevinç Çokum, 1968 çalkantılı döneminde öğrenci hareketlerine fikirleriyle katıldı. Edebiyata sevgisi  ortaokul sıralarında Türkçe Öğretmeni Necmi Seren’in, lisede ise Suzan Karamanlıoğlu’nun   yönlendirmeleriyle  yol aldı. Necmi Seren öğretmenliğin dışında Macarca’dan çeviriler yapmış, ünlü “Pal Sokağı Çocukları” romanını Türkçeye kazandırmıştı. Sevinç Çokum daha o tarihlerde günlük tuttu, şiirler yazdı. Lisede öğrenciyken büyüklerin katıldığı Kudret Gazetesindeki bir yarışmaya girerek ikinci oldu. Üniversitede hikâyeler yazmağa başlayan yazarın  Bir Eski Sokak Sesi adlı öyküsü Hisar Dergisinde (Şubat 1972) yer aldı. O sıralarda Yelken ve Eflatun Dergilerinde de birkaç hikâyesi görüldü, Ahmet Nadir Caner’in yönettiği Başkent Gazetesinde  şiirlerinden bazıları  neşredildi. İlk hikâyelerini  Eğik Ağaçlar adlı kitabında toplayan yazar,  Behçet Necatigil’in  tavsiyesiyle öyküde yoğunlaştı. Bu kitabın ardından Hisar Dergisinin yanısıra  Türk Edebiyatı Dergisinde de yazmağa başladı. 1975-76 yıllarında Kültür Bakanlığı bünyesinde düzenlenen komisyonlardan Halk ve Çocuk Yayınları Kurulundaki çalışmalara katıldı. 1977-79 yıllarında Türk Edebiyatı Dergisinin yazı işleri müdürlüğünde bulundu. Daha sonra,  (1981-85)  eşi Rıfat İzzet Çokum’la kurdukları Cönk Yayınlarını yönetti. Sevinç Çokum’un öykü, söyleşi ve diğer yazıları, Hisar, Türk Edebiyatı, Gösteri,  Varlık Dergilerinde ve Dünya- Kitap’ta yer aldı. Öyküleri: Eğik Ağaçlar (1972), Bölüşmek (1974), Makina (1976), Derin Yara (1984),Onlardan Kalan (1987 ) Bu kitaplar birleştirilerek, Bir Eski Sokak Sesi, Evlerinin Önü, Onlardan Kalan adlarıyla yeniden yayımlandı. Rozalya Ana  (1993- Türkiye Yazarlar Birliği Armağanı), Beyaz Bir Kıyı (Fas’ta geçen hikâyeleri 1998), Gece Kuşu Uzun Öter (2001 ), Al Çiçeğin Moru (2010). Romanları: Zor (1977), Bizim Diyar (1978), Hilal Görününce (1984- Milli Kültür Vakfı ve TYB Armağanları), Ağustos Başağı (1989), Çırpıntılar  (1991), Karanlığa Direnen Yıldız (1996), Deli Zamanlar (2000),  Gülyüzlüm (Tefrika roman olarak yazılışı 1988, kitaplaşması 2003 ), Gece Rüzgârları (2004), Tren Burdan Geçmiyor (2007),  Arada Kalmış Tebessüm (2010), Lacivert Taşı (2011- Eskader Roman Armağanı) Gazete Yazıları: Güzele Bakan Karınca (1997), Vaktini Bekleyen Tohum (2000 ) Anlatı:  Hevenk- Kayıp İstanbul (1993-TYB Armağanı) Radyo programları ve TV senaryoları da bulunan Çokum, Yeniden Doğmak adlı dizi senaryosuyla  Ankara Gazeteciler Cemiyeti, 1988 Basın Şeref Belgesine lâyık görülmüştür. Çevrilmiş Eserleri: Çarmıh,Bir Geminin Getirdikleri, Der Neu Mensch İn Der Türkei – Almanya(Seçkiye Katılan Öyküler) BizimDiyar, Prof.Dr.  Azize Cefarzade’nin çevirisiyle- Azerbaycan-Baku.(Roman) Tarifsiz Bir Sesin Hikâyesi, Moderne Turkse Verhalen- Hollanda (Seçkiye Katılan Öykü) Denizin Dalgası Saçların, Racconti dell Anatolia-İtalya (Seçkiye Katılan Öykü) Deli Zamanlar  Arapçaya çevrilerek Mısır’da yayımlandı (Roman) Tarlabaşı’nda Sabah Oluyor, Istanbul In Women’s Short Storıes – England ( Seçkiye Katılmış Öykü) Deli Zamanlar Arnavutluk, Bulgaristan ve Hindistan’da yayımlanmak üzere çevrilmektedir. Eserleri üniversitelerde araştırma konusu olan Sevinç Çokum’un yurt dışında da bazı eserleri üzerinde çalışmalar gerçekleşti. Ayn Şems Üniversitesinden Ayşe Abdülvahid Çırpıntılar romanıyla ilgili, Batıda Türk Göçmenlerinin  Sorunları  adıyla  yüksek lisans yaptı.(2008-2010) Ayrıca yine Mısır’da Kahire Üniversitesinden Muhammed Eyd, yazarın  Beyaz Bir Kıyı  adlı eserini dil bakımından inceleyen bir çalışma ortaya koydu.(2010-2011) İlk kitabıyla insan sevgisi ve hümanizma çizgisinde görünen Sevinç Çokum, zaman içerisinde öykü ve romanlarında değişimler yaşadı. Toplum ve birey arasındaki ilişkileri kurcalayan yazar, ilk romanlarında ulusun değerlerini kişilerine aktararak onları tarih perspektifi içinde ele aldı. Giderek insanın iç yapısındaki  derinliklere yönelen yazar,  sanatın sınırları olmayacağını savunarak evrenselliğe ulaştı. Deli Zamanlar romanıyla birlikte hikâyelerindeki ince gözlemleri, dil özenini ve ironik bakışı romanlarına taşıdı. Tren Burdan Geçmiyor ve Arada Kalmış Tebessüm, Lacivert Taşı  gibi  son romanlarında sosyal-psikolojinin verileriyle insanı anlamaya çalıştı. Abukiz adını verdiği bir felsefe ortaya atarak, çok renkli ve prizmatik bir yapı içinden dünyaya baktı. İçtenliği önemseyerek öğretilerin dışındaki doğruları aradı.  
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.