Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hak Din İslam

Osman Nuri Topbaş

Hak Din İslam Sözleri ve Alıntıları

Hak Din İslam sözleri ve alıntılarını, Hak Din İslam kitap alıntılarını, Hak Din İslam en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hâsılı âhiret, hem kötüler hem de iyiler için mutlakâ olması gereken zarûrî bir âlemdir. Zira iyilerin mükâfâta nâil, kötülerin de cezâlarına dûçâr olmalarından daha tabiî bir şey olamaz. Nitekim bu fânî âlem şartlarında dahî iyilerin başını sokacağı yerler ve kötülerin de içine konulacağı zindanlar olmasaydı, hayat çekilmez hâle gelirdi!
ahirete inanmak ve ahirete iman
melekler kaç tanedir?
Sayılamayacak kadar çokturlar. Rivâyetlere nazaran, yeryüzüne inen her bir yağmur ve kar tanesini bir melek indirmekte ve bir defa inen meleğe kıyâmete kadar bir daha sıra gelmemektedir. Yağmur ve kar tanelerinin, havada birbirleriyle hiç çarpışmadan yeryüzüne inmesinin hikmeti de budur. Dikkat edilirse fırtınalarda bile birbirlerine çarpmadan inerler. Velhâsıl zerreden küreye her şey ilâhî azametin bir vitrini mâhiyetindedir. Melekler, bir mânâda bize verilen ruh gibidirler. Dolayısıyla nasıl görmediğimiz hâlde rûhumuzu inkâr edemiyorsak onları da inkâr edemeyiz.
islam ve ihsan sitesinden alıntı
Reklam
İmanı bir lambaya benzetirsek, ibadetler, çeşitli yönlerden esen rüzgarlar karşısında onu sönmekten koruyan ve ışığını daha da ziyadeleştiren bir fânus gibidir.
Sayfa 149Kitabı okudu
meleklere inanmak
Tehlikelerle dolu olan şu dünya hayatında bir insanın hayatta kalabilmesi bile meleklerin muhâfazasına bağlıdır. Cenâb-ı Hakk’ın vazifelendirdiği bu melekler, eceli gelinceye kadar insanı zararlı şeylerden muhâfaza ederler. Vakti geldiğinde ise aradan çekilerek onu eceliyle baş başa bırakırlar. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur: “Her bir insanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allâh’ın emriyle onu korurlar…” (er-Rad, 11) Şunu da unutmamak gerekir ki meleklerdeki gücü ihsân eden de Cenâb-ı Hak’tır.
meleklere inanmak
Büyük peygamberlerden bâzılarına kendi sûretlerinde göründükleri de olmuştur. Meleklerin, insanlar gibi yiyip içme vesâir husûsiyetleri yoktur. Sırf Cenâb-ı Hakk’a ibâdet ve O’nun yüce emirlerine riâyet için yaratıldıklarından, onlara nefs verilmemiştir. Bu itibarla hiçbir zaman meleklerden hatâ, isyan ve günah sâdır olmaz. Son derece güçlü ve kuvvetlidirler.
Meleklerin vasıfları için bkz. el-Bakara, 30-34; el-A’râf, 11, 27; Hûd, 69-70; el-Hicr, 28, 51-52; el-İsrâ, 61, 92; el-Kehf, 50; Tâhâ, 116; Sâd, 71, 73; en-Necm, 5; et-Tahrîm, 6; et-Tekvîr, 20.
Cenâb-ı Hakk’ın huzûruna çıkarak bütün söz, hâl ve hareketlerinin hesabını vereceğine, işlediği zerre kadar hayır ve şerri göreceğine kuvvetle îmân eden bir kişide yüksek bir ahlâk ve yüce bir hukuk anlayışının bulunacağı muhakkaktır.
ahirete inanmak ve iman etmek
Reklam
Bir hocanın gâyesi, talebesinin bilgi ile mücehhez olup sınıf geçmesidir. Talebe çalışmaz ise hocanın yapacağı bir şey yoktur. Yine bir doktorun vazifesi de, hastasını şifâya kavuşturmaktır. Hasta, verilen reçeteyi tatbik etmez ise, artık gelişen menfî neticeden sadece hastanın kendisi mes’ûldür. Doktora herhangi bir cürüm isnâd edilemez. Bu itibarla, irâdemiz dâhilinde olduğu için mes’ûl bulunduğumuz hususlarda kaderi bahane ederek kendimizi mâzur sayamayız. İbâdetsiz veya kötü yola düşen bir kimsenin; “Ne yapayım, kaderim böyle imiş!” demesi, ancak gaflet muktezâsıdır. Namaz kılmak ve diğer ibadetlerini yapmak isteyen kişiye Cenâb-ı Hak sebeplerini ihsân eder. İşlediğimiz günahlar husûsunda kendimizi mâzur görmemiz ise, “kadere bühtân” etmek demektir ki, ancak akılsızlık ve edepsizlik tezâhürüdür.
kadere iman
Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Allâh’a ve âhiret gününe îmân edip sâlih amel işleyen kimselerin Rab’leri katında büyük ecirleri vardır. Onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.” (el-Bakara, 62)
“hoştur bana senden gelen, ya gonca gül yahud diken, ya hil’at ü yahud kefen, kahrın da hoş lutfun da hoş!”
Reklam
Enes bin Mâlik (r. a.) şöyle demiştir: ..Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bizden birine kızıp onu azarlayacak olduklarında sadece: “Ona ne oluyor, alnı toprak olasıca!” buyururlardı. (Buhari, Edeb, 38, 44) Efendimiz’in bu sözü bir dua olup “Namaz kılıp secde etsin de alnı topraklansın!” demektir.
Necip Fâzıl ne güzel söyler: Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik; Ve çevre çevre nûr, çevre çevre nûr. İçiçe mîmârî, içiçe benlik; Bildim seni ey Râb, bilinmez meşhûr!
Velhâsıl, her yönü sürprizler ve meçhullerle çevrilmiş olan hayat yolcusunun huzur ve saâdeti, İslâm’ın rûhânî dokusundan lâyıkıyla hisse alabilmeye bağlıdır.
Sadaka ve Hüküm Günü
"İnsanlar arasında hüküm verilinceye kadar, herkes sadakasının gölgesinde olacaktır." * Bu son hadisi bize nakleden râvîlerden biri olan Ebü'l-Hayr -rahmetullahi aleyh-, hergün mutlaka bir sadaka vermeye gayret ederdi. Verdiği şey bir kek, bir soğan ve benzeri şeyler olsa bile... * (Ahmed, IV, 147-8; Heysemî, III, 110)
Erkam YayınlarıKitabı okudu
65 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.