Hapishane Defterleri 2. Cilt

Antonio Gramsci

Öne Çıkan Hapishane Defterleri 2. Cilt Gönderileri

Öne Çıkan Hapishane Defterleri 2. Cilt kitaplarını, öne çıkan Hapishane Defterleri 2. Cilt sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Hapishane Defterleri 2. Cilt yazarlarını, öne çıkan Hapishane Defterleri 2. Cilt yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir fikir, bir şekilde sanatsal olarak -yani, belli bir tarzda- ifade edilmediği sürece etkili olamaz.
Etik bir ilkeye sahip olmak için tarihin rasyonel olduğu iddiası reddedilmelidir. Zira tarihin rasyonel olduğunu kabul eden kişi, geçmişteki ve bugünkü insafsız, zalimce ve korkunç olguların içinde bir akılcılık yattığını kabul etmek zorunda kalır ve bu tür olguları rasyonel olarak tanımlar. Diğer yandan, tarihin rasyonel olduğunu kabullenmeyen kişi de, uyanık ve dikkatli bir etik duyguyla bu tür olguları meşrulaştırmaktan uzak durur (bu olgulardan birtakım iyi sonuçların da doğabileceğini dahi düşünmeden, zira iyi şeyler, bahane olarak öne sürülebilecek o olgular olmasa da gerçekleşebilirdi). Diğer bir deyişle, tarihin rasyonelliğini reddeden kişi, bunu etik anlayışı basılamadığı ve olguları kendi etik anlayışının uzlaşmaz süzgecinden geçirdiği için yapar ve etik anlayışının olguların altında ezilmesine ya da onlar tarafından körleştirilmesine izin vermez. Yalnızca böylesine ihtiyatlı bir etik anlayış, tarihsel gerçeklikle etik ya da tarihle rasyonalite arasındaki yok edilemez antitezi algılar. Bu etik anlayış tarihin ahlakla eşleşmediğini, tarihin olması gerektiği gibi olmadığını; başka bir deyişle tarihin rasyonel olmadığını fark eder. O halde, bir bireyin etik seviyesi, onun tarihi ahlaki açıdan katlanılamaz bulma seviyesiyle, tarihe yöneltmeye zorlandığı ithamların ve suçlamaların sayısıyla ölçülür, yani, tarihin irrasyonel olduğunu hissetmesiyle ölçülür. Kişinin, tarihin irrasyonelliğine dair uyanıklığı, onun kişisel etiğinin köşe taşıdır
Reklam
Vita di Cavour, tam bir tarihsel muzipliktir. Eğlenceli edebiyatın bugünkü modası Alexandre Dumas tarafından örneklenen biyografik roman ise, Panzini, yeni Panson du Terrail'dir. Panzini'nin, gösterişli bir şekilde sergilemeye çalıştığı şudur: O, insan davranışları hakkında "neyin ne olduğunu bilir" ve öyle aşırı becerikli bir gerçekçidir ki, onu okuyanlar en azından çok da cahil olmayan Condorcet'e veya Bemardin de Saint-Pierre'e sığınınak isteyecektir. Panzini, tarihsel bağları kurmaksızın bir kişiliğe odaklanır. Tarih ne kişiliklerle ne de diğer sosyal güçlerle ilişkili bir eğlendirici küçük hikayeler dizisidir. Bu, gerçekten yeni bir tür Cizvitliktir ve hatta eseri ilk yayınlanırken okuduğuında tahmin ettiğimden çok daha bariz bir Cizvitliktir. "Sözde değil özde savaşçıların soyluluğu" klişesi, tek tek generaller (La Marmara, Della Rocca hakkında sıklıkla dile getirilen ve kimi zaman bilinçsizce küçümseyici dille ifade edilen bakış açılarıyla kıyaslanabilir. "Della Rocca bir savaşçıydı. O, 1866'da Custozza'daki büyük cesareti ile öne çıkmamıştı. inatçı bir savaşçıydı ve bu nedenle resmi bültenler göndermeyi reddederdi." (Bu, cidden L'Asino gibi ko mik gazetelerde görülebilecektürden bir cümle. Della Rocca, bizzat Kral'ın da içlerinde olduğu bu topluluğun kötü edebi kalitesinin farkında olan Cavour'a, General kadrosunun bültenlerini yollamayı reddetınişti.) (La Marmora ve Ciaidini'ye yönelik bu tür başka göndermeler de vardır; Cialdini, Piedmontlu olmasa da; kendini öne çıkaran başka Piedınontvari bir generalden de söz edilmez; Persana'ya başka bir referans."
Bana öyle geliyor ki, kişinin ölümden sonraki hayata inanmaması aşağılık bir şeydir ve belki de buna inanan birinin işlediği aşağılık suçtan da kötüdür.
Derler ki... faşizm romantik bir harekettir, hatta İtalyan romantizmidir. Her ne kadar faşizmin İtalya'da vücut bulmuş ve sıra dışı bir tarihsel konjonktür sayesinde zafer kazanmış toplumsal, yani siyasi-iktisadi bir hareket olduğuna inansam da, bu kökleşmiş sentetik faşizm bakışına saplanmaya gönülsüzüm. Bireysel faşistlerin şekillendiği ortamın,
Filozof ve romancı Julien Benda (1867-1956), Fransız kültüründeki romantizm akımlarının katı bir eleştirmeniydi. Daha önceki iki kitabında Henri Bergson'un sezgiciliğin felsefi kabulüne karşı sert bir saldırıda bulunmuştu. Charles Maurras ile Maurice Barres, onun La trahison deseleres ' teki en tanınmış hedefleri arasındaydı. Benda, kendi çağının birçok aydınını eleştirel doğruluktan uzaklaşma ve ırksal önyargılara kapılma, kör milliyetçilik ve siyasi çıkarcılık nedeniyle suçladı
Reklam
51 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.