İhyâu Ulûmi’d-Dîn - 3. Cilt

İmam Gazali

En Beğenilen İhyâu Ulûmi’d-Dîn - 3. Cilt Gönderileri

En Beğenilen İhyâu Ulûmi’d-Dîn - 3. Cilt kitaplarını, en beğenilen İhyâu Ulûmi’d-Dîn - 3. Cilt sözleri ve alıntılarını, en beğenilen İhyâu Ulûmi’d-Dîn - 3. Cilt yazarlarını, en beğenilen İhyâu Ulûmi’d-Dîn - 3. Cilt yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yazıklar olsun sana, adamın belini kırdın. Eğer seni duysaydı kıyamete kadar iflah olmazdı», buyurdu. Başka bir hadisde de şöyle buyurulmuştur: Dikkat edin, birbirinizi medhedip durmayın. Böyle meddahları gördüğünüz zaman, onların yüzüne toprak serpin», . Bu sebebden sahabe-i kiråm medhetmekten ve bundan doğacak fitneden son derece sakınırlardı.
"İnsan her şey'i bilse de Allah'ı bilmese bir şey bilmemiş sayılır. Allah'ı bilmenin alâmeti onu sevmektir. Allah'ı bilen, O'nu sever. "
Reklam
Bundan sonra bilmiş ol ki; saadetin anahtarı zeká ve uyanıklık, sekaavetin kaynağı ise, gaflet ve aldanmaktır. Allahü Teälä'nın kullarına verdigi nimetler arasında iman ve marifetten daha büyüğü yoktur. Buna da ancak basiret nüru ile genişleyen kalb sayesinde erisilir. Küfür ve masiyetten de büyük felaket olamaz. Buna da cehalet zulmetiyle körleşen kalblerden başkası davet etmez. Basiret sahibi kimselerin kalbleri : "İçinde ışık bulunan bir kandil yuvasına benzer. O ışık bir cam İçindedir, cam ise, sanki inci gibi parlayan bir yıldızdır. Bu ne yalnız doğuda ve ne de yalnız batıda bulunan bereketli zeytin ağacımdan yakılır. Ateş değmese bile, nerde ise yağın kendisi aydınlatacak" (34-Nür: 35), kaibleri aldanmis olanlar ise ; "Veya engin denizin karanlıklarına benzer. Onu, üstüste dalgalar ve dalgaların üstünde de bulutlar örter; karanlıklar üstünde karan liklar, insan elini uzattığı zaman, nerde ise onu bile göremez. Allah'ın nur vermediği kimsenin nuru olmaz, (24 - Nûr: 40). İmân núru ile aydınlanmayıp bu dünyada basiretleri kör olanlar âhirette daha kör ve daha sapık yoldadırlar, (17 - İsrȧ: 72).
(Abdullah) İbn Mes'ud bir vaadde bulunurken mutlaka "inşallah" derdi ki, uygun olan budur. Böyle bir ifade kesin söz verme kastediliyorsa, bir engel çıkmadıkça bunun yerine getirilmesi zorunludur. Bir kimsenin, söz verdiği sırada tutmama niyeti taşıması münafıklıktır. Ebû Hüreyre'nin anlattığına göre Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Üç özellik var ki, bunlar kimde bulunursa o kimse -oruç da tutsa, namaz da kılsa, kendini Müslüman da saysa- münafıktır: Konuştuğunda yalan konuşur, söz verdiğinde sözünü tutmaz, kendisine emanet bırakıldığında emanete hıyanet eder."
Sayfa 193Kitabı okudu
Edebiyatçı da eğer düşünseydi, Arab edebiyatının diğer lisän edebiyatından farklı olmadığını, Arab dili ve edebiyatı ile uğraşmanın, herhangi bir dilin edebiyatından farklı bir husüsiyyet taşımayacağını anlardı. Aradaki fark, Kur'- an ve Sünnetin Arapça olmasındadır. O hâlde yalnız Kur'an ve sünnetin anlaşılmasına yarayacak kadar edebiyat, lügat ve nahiv kafi idi. Fazlasının lüzumsuz bir yorgunluk olacağını anlardı. Aynı zamanda yalnız Kur'an ve hadis ile alakalı, lügat, nahiv ve edebiyat ile iktifa etse de, Kur'an ve hadisin hükümlerini yerine getirmese, yine aldanmıştır. *Yeterince öğrendikten sonra fazla dalmadan şeri ilimlerde amel etmek gerektigini,diğer ilimler amelin hizmetçisidir.,ameli ihmal ettikçe aynı uğraşın içine tekrar düşülür diyor.
Sayfa 852Kitabı okudu
Yaradana sığınarak kimseye yüz kızartmadan akşama girenden daha huzûr içinde kimse olamaz», Böyle yapmakla hem şerefini korumuş ve hem de alnı açık olur, <Kanâat, såhayı temizlemek ve helâl ile iktifâdır. Böyle davrananlar, hiç bir zaman sıkıntıya girmezler Diğer bir şair de: Ben geçim için sağa sola koştuğum ve evimden ayrı bulunduğum sıralarda, uzakta kaldığım için dost ve ahbabımın benden haberi olmadığı gibi, geçim telâşesiyle ölüm bile aklıma gelmez. Halbuki ben kanâat sahibi olsam, rahatlıkla rızkım ayağıma gelirdi. Kanaat, mal çokluğunda değil, gönül tokluğundadır
Reklam
135 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.