İki Şehrin Hikâyesi kitabını hayatımın zor bir döneminde okumaya başlamıştım ve daha sonra dertlerimden vakit kalıp da kitap okuyamadığım için bırakmıştım. Şu an da kitabı elime alıp okuyamıyorum çünkü yaşadığım zor şeyler aklıma geliyor.
Bu yüzden nefret ederim zor dönemlerde kitap okumaktan, alışveriş yapmaktan vs. çünkü aldığım şeyi giydiğimde veya o kitabı tekrar okumaya başladığımda yaşadığım zor şeyler aklıma gelir ve o anları tekrar tekrar yaşarım.
Bunları ne kadar içtenlikle söylediğimi, hislerimin ne kadar içten olduğunu, kalbimdeki izi ve bu kalpten taşan ümitleri, korkuları ve heyecanları bilmeseniz de söyleyeceklerimi tahmin edebilirsiniz.
Zamanların hem en iyisi hem de en kötüsüydü. Bilgeliğin ve aptallığın çağıydı. Hem inanç hem de kuşku devriydi. Işığın da asrıydı karanlığın da. Hem umut baharıydı hem de umutsuzluk kışı. Her şeye sahiptik hiçbir şeyimiz yoktu..
Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı hem aptallık, hem inanç devriydi hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı hem de umutsuzluk kışıydı..
"Ne bir duraksama, ne acıma, ne huzur, ne insafa gelip bir ara vermek ne de zaman mefhumu vardı. Gece ve gündüz birbirini eski zamanlardaki düzenleriyle takip etseler de, aynı gün içinde gene bir sabah ve bir akşam yaşansa da, başka hiçbir zaman ölçüsü kalmamıştı."