Annemi babamla anlatamam/ hayat babamdan önce geldi/ o da bir erkekti" şiirin birkaç dizesi şairin kitabının ortak sorunsalını verir. "Annenin yazgısı kızına çeyiz" algısındaki babadan önce gelen erkek egemen yaşam sorgulanır. Şairin kendinden başlayan sorgulama bizi; gecekondulara, eğitim sistemine, 2 Temmuz Yangınına, Katledilen aydınlar, kadınlar, katledilen doğaya, pasaportlar, haritalar ve sınırlara, kapitalist sistemin yalnızlığından, Direnişin İstanbul Denizleri'ne çağırır.
Bu alevli ve kanlı yolculuk, bitmeyen pusuda bekleyiş savaşları içinde yol alırken, ne yapmalı deriz? Ne yapmalı? Bebek çığlıkları, çocuk çığlıkları ağıtlar arasında insan yazgısını değiştirmek için ne yapmalı. Çiğdem İstanbullu yanıtlar; " Savaş başlarsa nöronlarımız arasında/ barışta başlar." Geçmiş ve yakın tarihi, bu günü anlamak için öncelikle kadın yaratımları okunmalı. Onlar erkeğin de ezildiği, erkek egemen yaşamın 'ezilenin de ezileni'dir. Hakiki çığlık ve başkaldırış en aşağıdan başlar.
(Tanıtım Bülteninden)