Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

En Eski Kafa Kağıdı Sözleri ve Alıntıları

En Eski Kafa Kağıdı sözleri ve alıntılarını, en eski Kafa Kağıdı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hakikatte yangın, deri değiştiren ve yenisini tutturamayan Türk cemiyetindedir ve sonradan ahşap evlerin yerini alan göz boyama beton binalar, bu yangının çimentolaştırılmış küllerinden ibârettir.
Sayfa 74 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / SİRKELİ BEZLERKitabı okudu
Bu sesler, hususilikle hastalıklar devrimden ve birtakım kitaplar üzerine eğilmemden sonra, 8 - 10 yaş arası, beni ağlatır ve bir türlü cevabını veremeyen içimi kurcalardı. Bir gün yine böyle bir hastalık deminde, gece yarısı hafif bir dalgınlıktan silkelenip doğrulunca kendimi öyle güçlü, hayalimi öyle berrak, hasselerimi öyle keskin, gökleri öyle açık ve mesafeleri öyle yakın hissettim ki, —iyice hatırlıyorum— kendi kendime mırıldandım: — Bu dünyada acaba, benden daha derin duyan ve düşünen ikinci bir kimse var mı? • O günlerden 20 küsur yıl sonra, eteğine yapışmak saadetine ereceğim, mürşidim Abdülhakîm Arvasî Hazretleri'nin: — Keşke bu kadar zeki olmasaydın! Buyuracağı 7-8 yaşlarındaki çocuk, işte o seri hastalıklar içinde, kendi kendine böbürlenişini değil, bir daha yakasını bırakmayacak olan belâ çapında hastalığını haber veriyordu.
Sayfa 74 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / SİRKELİ BEZLERKitabı okudu
Reklam
Kedi yavrularına bayılıyordum. Onların incecik kaburga kemiklerini sıkarken çıkarttıkları ağlamaklı ses çok hoşuma gidiyordu. Birkaçını süt dolu bir tasa koyduğumu ve sonra kaburgalarını sıkarak ağlattığımı hatırlıyorum. Başlarını süte sokarak... Ali koşmuş ve hayvancıkları ölümden kurtarmıştı. Zalim taraflarım da vardı. Zalimden mazluma ve mazlumdan zalime her ân yer değiştiren bir karakter... Tezatlar kumkuması... Bir, kutup iklimlerinde beyaz ayıları kovalayan; bir, (ekvator) sıcaklığında ceylânlarla ağlaşan, neşede de kederde de son derece mübalâğalı garip bir mahlûk... Bu garip çocuk, hâllere göre dehâya mı, cinnete mi namzettir? Neşe anlarımda öyle olurdu ki, konağın dördüncü katından, yılankavî, taşlığa kadar inen merdiven trabzanlarından kayıp süzüldüğüm bir son basamakta; insan kafasına benzer trabzan topuzunu okşamış, onu cansızlığından ötürü âdeta teselli etmiştim.
Sayfa 80 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / OKU - YAZKitabı okudu
Gözler, gözler.. Selma'nın gözleri... Gözler, içinde ya merhamet, ya nefretin ışıldadığı bir kandildir; yahut tevekkül veya şüphenin tüttüğü... Bazen de ve çok defa sönük ve bomboş... Selma'nın gözleriyse, merhametle tevekkülün renklerini elâ bir bal damlasında toplamış, acıyan ve razı olan mâna yatağı... O, annesine eş, konağın mazlum tipini
Sayfa 81 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / OKU - YAZKitabı okudu
Gözler, içinde ya merhamet, ya nefretin ışıldadığı bir kandildir; yahut tevekkül veya şüphenin tüttüğü... Bazen de ve çok defa sönük ve bomboş...
Sayfa 81 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / OKU - YAZKitabı okudu
«Oku - yaz» çığırım Büyükbabamın ellerinde açılır. Bana okuma ve yazma öğrenmeyi beş yaşında başlatan odur. Neleri öğrenecektim?.. Yunus'un mezar taşlarına yakıştırdığı tâbirle «hece taşları üstündeki ses kargacık-burgacıklarını... Yunus, mezar taşına «hece taşı» demekle ne kadar derinlere inmiştir. Evet, hayat tek bir heceden ibarettir ve onun ismi «ân»dır. Tek bir ân yaşıyor sonra, sonra hakikatte kopuk bu «ân»ları birleştirerek ahmak bir kemmiyet oyununa girişiyor, 3, 5, 90, 100, yaşadığımızı sanıyoruz. «2 kere 2 ne eder?» sualine «4 eder!» cevabını veren bir adamın bedâhet güveniyle ve 2 kere 2'nin 4 etmediği, ne ederse 4'ün o olduğu sezişiyle söylüyorum ki, hayat, bu tek tek ânların yapıştırma çizgisinden ibâret, girişi ve çıkışı azap iki nokta arası bir tüneldir, ve ne mutlu onun çıkış noktasından güneşi batmaz aydınlığa geçebilenlere!..
Sayfa 83 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / OKU - YAZKitabı okudu
Reklam
«2 kere 2 ne eder?» sualine «4 eder!» cevabını veren bir adamın bedâhet güveniyle ve 2 kere 2'nin 4 etmediği, ne ederse 4'ün o olduğu sezişiyle söylüyorum ki, hayat, bu tek tek ânların yapıştırma çizgisinden ibâret, girişi ve çıkışı azap iki nokta arası bir tüneldir, ve ne mutlu onun çıkış noktasından güneşi batmaz aydınlığa geçebilenlere!..
Sayfa 83 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / OKU - YAZKitabı okudu
Bu mektep bana bir kâbus oldu. İlk defa yatılı bir mektebe verilmiş oluyordum. Konak ve yalı gözümde tütüyordu. Hele annem, hele annem!.. Öksüz kalmıştım. • Gece başlarken, alnımı teneffüshanenin pencere camına dayamış ağlıyorum... Rıza Tevfik'in «Selma sen de unut!» şiirini okuyor ve kız kardeşimi düşünerek ağlıyorum... Yatakta, yemekhanede, yastığımı bükerek ve lokmalarımı yutmaya çalışarak ağlıyorum...
Sayfa 95 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / MEKTEPKitabı okudu
Büyükler konuşurken, hele dayım polislik hâtıralarını anlatırken, hırsızlık, cinayet ve yangın vak'alarını dinlemeye bayılıyorum. Böyleleri, hele hırsız ve kundakçılar, bana, insanda olmayan kabiliyetlerin sahipleri, meselâ cinler gibi görünüyor. Hırsız... O bir gölge, hayalet, etsiz ve kemiksiz; girmeyeceği menfez ve geçmeyeceği delik olmayan bir varlık... Böyle hikâyeleri dinledikten sonra, gece yatağıma uzanınca, korkumdan başımı yorganın altına gizlemeden edemiyorum. Sanki yorgan korku kalesinin kapısıdır ve örtüldü mü hiçbir kaygı kalmaz. Yangın ve kundak, daha ürpertici tedailere yol açıyor. Ahşap bir evin sökük kaplamaları arasına sıkıştırılmış bir kundak... İçinde, buruşuk yüzü ağlamaklı bir bebek... Biraz sonra üstüne gaz döküp kibrit çakacaklar ve...
Sayfa 102 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / SEFERBERLİĞE DOĞRUKitabı okudu
O yaşta bende kadın alâkası başlamıştı. Hem de benimle yaşıt kızlara karşı değil, yetişmiş ve gelişmişlere karşı... Frenklerin (Odora di Femina - kadın kokusu) dediği esrarlı rayihayı adamakıllı almaya başlamıştım. Kadın hizmetçiler yemek yerken masaların altına saklanır ve onları seyrederdim. Bir gün yemekte bir kadın sofranın muşambasını
Sayfa 105 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / SEFERBERLİĞE DOĞRUKitabı okudu
Reklam
Henüz bulûğ çağına en aşağı 6 yıl uzağım... Halamın oğlu, benden 9 ay büyük Tarık, akranı kızların gözünü benden fazla çekiyor. Zariftir, asil tavırlıdır ve nereden, nasıl enselediğini bilmediğim kızlarla gezip tozmaktadır. Onları takip ediyor ve kendimi belli etmeden fırının önüne bırakılan iki sepetli ekmek küfesinin kenar yerine saklanıp yalıya doğru yol alışlarını kolluyorum. Vay: Kızlardan biri, kolunu Tarık'ın omuzuna atıp ensesinden dolaştırmıyor mu?... Çıldıracak gibi oluyorum. Hemen kese bir yoldan, yalının bahçe yolundan geçerek deniz tarafındaki sokak kapısına koşuyorum ve kapıyı çalmalarını bekliyorum. Geliyorlar... Kapıyı açıyorum... Önde Tarık, arkasında çocukla genç arası 3 fıkırdak kız... Tam zamanı... Sağ ayağımı kaldırıp Tarık'ın göğsüne bir tekme yapıştırıyorum. • Tarık'ın beyaz elbisesi üstünde minicik iskarpinimi, şu ânda gözle görür, elle tutar gibiyim. • Halîm ve selîm, nazik ve zarif Tarık, ağlaya ağlaya içeriye dalıyor, kıskanç ve öfkeli, sert ve kaba Necib'i annesine şikâyete koşuyor. Kızlar yüzüme bile bakmadan çekip gidiyorlar. Hayret ve nefretleri yüzlerinden belli... Ah şu (Odora di femina)!.. Henüz olgunlaşmamış olanlardan bile tütmekte...
Sayfa 106 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / SEFERBERLİĞE DOĞRUKitabı okudu
Babam Gebze savcısı... Biz de, ben ve annem, yanındayız. İstanbul'a yakın diye bazen Büyükbabam da geliyor. Gebze'den tek hâtıram, Büyükbabamı çılgına döndüren bir hâdise... Adliyeye oğlunu görmeye gitmiş... Koridorda bir adam peydahlanıp Büyükbabamın ellerine sarılmıyor mu?.. — Kimsin sen, ne istiyorsun? — Ben Hasibe - Nesibe çiftinin kaatiliyim; hakkımda idam hükmü kesen elinizi öpmek istiyorum! — Allah senin gibiler için af çıkaran Hürriyetin belâsını versin! Bu adam, Hasibe ve Nesibe isimli, hem de kendi yeğenleri iki küçük kızı dağa çıkarıp boş bir değirmende ırzlarına geçmiş, sonra taşla başlarını ezip öldürmüştür. Büyükbabamın derhal idamına karar verdiği bu adam, Hürriyet yalanı idaresinin umumî af ilânı üzerine, evrakı tasdikteyken kurtulmuş ve şimdi memleketi olan Gebze'de fink atmaktadır. Kimsede de bu şenaat örneği alçağa lâyık olduğu muâmeleyi gösterecek bir tavır yok... • Büyükbabam, böyle hürriyetlere belâ okumakla kalmamış, bastonunu kaldırmış ve herifin üzerine yürümüş... Koşuşup hâdise çıkmasına mâni olmuşlar... Temelsiz bir rejime, kayıtsız bir cemiyete mukabil, ihtiyar bir hâkimde hâlâ yaşayan ferdî adalet hissi...
Sayfa 111 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / FİLÂN - FALANKitabı okudu
Romanlarım arasında bu defa «Zavallı Necdet», «Ölmüş bir kadının evrak-ı metrukesi», «Lâdam o kamelya» gibi hissî ve aşkî diye bilinenler de var..... (Margrit)in sevgilisine: — Az yaşayacağımı biliyorum; onun için çabuk yaşamalıyım ki, kayıbımı kapatabileyim! Cevabını vermesi, beni hazin hazin düşündürüyor.
Sayfa 113 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / FİLÂN - FALANKitabı okudu
(Pol ve Virjini)yi, (Verter)i, (Anna Karenin)i okuyor ve henüz 10 yaşındaki beynimi bunların teknesinde yoğuruyorum. (Mişel Zevako) ve benzerlerinden vazgeçmiş değilim. Onun, içinde sihirbazları gezdirdiği bir kitabında, Mısır ehramlarının sırrını arayan birine ait macera beni sarsıyor, delirtircesine sarsıyor. Adam girdiği ehramın içinde bir kapı görür. Açar, iki uzun dehliz... Yürür. Dehliz, o yürüdükçe hunî gibi daralmaya başlar. Ay, tavan tepesinde!.. Geriye mi dönsün? Asla!.. İpucunu yakaladığı sırrı çözecek.... Eğilerek yürür. Bir ân gelir ki, çömelmeye ve öyle yol almaya mecbur kalır. Aldırmaz... Dört ayak üstünde ilerleme, peşinden yüzükoyun sürünme, nihayet, başı huninin artık yol vermediği son noktada... Kafasıyle dürter, ama geçebilmek ne mümkün! Bir ses: — Arkanı da kapattık! Geriye doğru sürünmek de yok!.. Bak, bakabilirsen çarene! Bütün gücüyle ileri atılır. Başı geçmeye ve huni açılmaya başlar. Ve derken bir ışık... Bu hikâyeyi okurken o kadar fenalaştım ki, bir ân nefes alamaz oldum. Boğuluyordum.
Sayfa 115 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / FİLÂN - FALANKitabı okudu
Ben de petrol lâmbası ışığında sabaha kadar (Pol ve Virjini)yi, sahifelerinde (A)nın tebessümlü yüzü, okumakta devam ede durayım... (A)ya o türlü âşığım ki, her zerremin bir çekicilik mahrutu içinde ona doğru uçup gittiğini görüyor ve bende hiçbir cazibeye yer kalmadığını seziyorum. Ve: — Demek, diyorum; aşk buymuş...
Sayfa 118 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / FİLÂN - FALANKitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.