Kitaba ilk başladığımda kendime "Ben bunu neden okuyorum ki!?" dedim. Çünkü çok ağır bir üslubu vardı, birçok cümleyi hatta paragrafı birkaç kez okumam gerekiyordu, eziyet gibiydi. Sonra inat ettim bitiricem diye ve kitaptaki karakterlerin ruh haline bıraktım kendimi. Çok neşeli bile olsam kitabı elime aldığım an Kinyas ve Kayra'nın yanında, umursamaz ama buhranlı bir tavırla içkimi içerken buluyordum kendimi - ki normalde içmem-. Ben ne Kinyas'ta ne Kayra'da buldum kendimi, ben onların yanındaki hayali 3.kişiydim sanki. Onlarla yaşıyordum, onları görüyordum, ikisinin de düşüncelerini okuyordum Hakan Günday'ın kaleminden.
Bitirene kadar bu kitapla uyuyup, bu kitapla uyandım, hatta bitirdikten sonra bile uzun bir süre yazılarımdan bu kitabın etkisi geçmedi.
Hakan Günday'a ait ne varsa okumaya başladım sonra... Şimdi tüm kitaplarını okudum ve sosyal medya hesaplarına kadar her yerde onu okumaya devam ediyorum. Yeraltı edebiyatına aşık olma sebebimdir bu kitap. Korkmayın onu okumaktan, onunla birlikte sorgulayın, çekinmeyin, gözünüzde büyütmeyin bu kalın kitabı. İnanın bitince de keşke bitmeseydi diye çok üzülüyorsunuz...
(1 günde okuyup bitirmedim tabiki :) sadece burayla çok geç tanıştığım için okuduğum tarih aralığını hatırlamıyorum.)