En derinlere saklanmış, aramanın sonu gelmeyen ve bir yerden sonra "Galiba ya bulamayacağım yahut bulmaya değer bulmayacağım..." diyerek aramaktan vazgeçtiğim soyut, kapalı şiirleri sevmedim, sevemedim ve sevemiyorum ben...
Şiir, benim alanım; naçizane şairim de. Hem serbest hem hece hem de aruzla yazıyorum. Şahsi fikrim şiir bu kadar gizlenmemeli... Şiir, kulaktan gönüle yol alıp mesken tutan bir esrarlı misafir. En kıymetli olanı ise ömür boyu gönülde kalanı. Bu zaviyeden bakınca kaç soyut, modern (kime ve neye göre), kapalı şiir gönle kadar varmış ve ilelebet orada mekan tutmuş?
Ben hâlâ klasik kural, kalıp ve ahenk unsurlarıyla yeni ve daha güzel sözler yazılması gerektiğini düşünüyorum. Aynı tuğla, aynı malzeme, sınırlı sayıda taşla benzerlerinden daha güzel bir saray inşaa etmek marifet...
Ali Ural denemede çok başarılı. Denemenin içine şiiri karıştırarak gönüllere giriyor ve orada kalıyor. Şiirleri bence o tatta değil.
Ama şunu da söylemeliyim ki vurucu mısraları çokça var ve güzel...
" Tavan aralarında yağmurun sesini dinleyen şemsiyere..."
" Ben pencereyi açamam pencere sen aç beni "
" Ne kadar çok yüz var bu kağıtlarda asık" gibi...
Okunmalı... mutlaka okunmalı... Hem okunmadan nasıl güzel olur ki hayat!