Kur'an'ı Kendi Tarihinde Okumak Sözleri ve Alıntıları
Kur'an'ı Kendi Tarihinde Okumak sözleri ve alıntılarını, Kur'an'ı Kendi Tarihinde Okumak kitap alıntılarını, Kur'an'ı Kendi Tarihinde Okumak en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tarihin belli bir döneminde inen ve yine ilk olarak belli bir ilk muhatap kitlesine hitap eden Arapça Kur'an'ın daha iyi anlaşılabilmesi için, genelde o döneme özgü sosyo-kültürel yapının, özelde de vahyin inişine tanıklık eden Arapların pratik yaşam tecrübelerinin ve kendilerine özgü düşünce tarzlarının bilinmesi son derece önemlidir. Çünkü Kur'an, bütün yönleriyle yedinci yüzyılın Arabistan coğrafyasındaki bir kabileye, yani Kureyş'e ait kültürü yansıtan bir dili kullanmakta ve gerek şehâdet gerekse gayb âlemine dair anlatmak istediklerinin tümünü bu dilin sınırlı imkanları ile ifadelendirmeye çalışmaktadır.
Ne garip tecellidir ki, geçmiş asırlarda yüzlerce ayeti bir tek ayete nesh ettiren çevreler, Kur'an'ın evrenselliğini savunanlar arasında görülmüş; Sünnî gelenekte genel kabul gören nesh anlayışına şiddetle karşı çıkan ve nasih-mensuh problemini tahsis (hükmü daraltıcı yorum) formülüyle çözme önerisinde bulunan Mu'tezilî müfessir Ebû Müslim İsfahânî ise -muhtemelen sırf Mu'tezilî olduğu için- yaşadığı dönemde bir bakıma tarihselci olarak kategorize edilmiştir.
Kur'an'ın nazil olduğu dönemde Ehl-i kitap arasında Allah'ın övgüsüne mazhar olmuş kimseler bulunduğuna göre, aynı insanların mevcudiyetinden bugün de söz etmek neden mümkün olmasın? Keza, küfrü gerektiren teslis inancından uzak duran Hıristiyan veya muvahhid Yahudiler, niçin dün olduğu gibi bugün de var olmasın?
...son derece sıcak çöl ortamında yaşayan bir insan için, çeşitli cennet modelleri arasında, içinden ırmaklar akan ve yemyeşil bitki örtüsüne sahip olan bir cennetin tercihe şayan olduğunda kuşku yoktur.
Çünkü tefsiri tamamen selef otoritesine irca eden İbn Teymiyye’nin düşünce evreninde öznenin dirayetinin kısmen ön plana çıktığı te’vile yer yoktur. Yine onun tefsir anlayışında, Kur’an’da çok önemli bir yer tutan mecaza da yer yoktur. İbn Teymiyye’nin tefsir faaliyetinde te’vile yer vermemesinin en temel sebebi, Mu’tezile’nin Allah’ın isim ve sıfatlan hakkındaki görüşleri; mecazı inkar etme sebebi ise Mürcie’nin amel-iman münasebeti konusundaki tavrıdır.
Söz konusu iddianın sahipleri, muhtemelen, “Biz sana her şeyi açıklayıcı Kitab’ı indirdik’ (16. Nahl, 89); “Kitap'ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık’ (6. En’âm 38) mealindeki ayetleri delil göstermektedirler. Halbuki, müfessirlere göre bu ayetlerde kastedilen anlam, yükümlülük ve Allah’a karşı kulluğu yerine getirmede gerekli olan hususlardır. Ayrıca ilgili ayetlerde zikri geçen ‘kitap’ lafzı da, [elimizdeki Kur’an metnine değil] Levh-i Mahfuz’a delalet etmektedir.
Hz. Peygamber’e ayın neden şekil değiştirdiği sorulduğunda, Kur’an’ın cevabı; “Onlar, (aydaki farklı şekil ve görünümler) insanlar ve hac vakitleri için zaman ölçüsüdür”şeklinde olmuş ve pratik faydanın gözetildiği bu cevapta, soruda sezilen bilimsel meraka hiç iltifat edilmemiştir.
son derece sıcak çöl ortamında yaşayan bir insan için, çeşitli cennet modelleri arasında, içinden ırmaklar akan ve yemyeşil bitki örtüsüne sahip olan bir cennetin tercihe şayan olduğunda kuşku yoktur.
Sözgelimi, dostlukları uzun yıllara dayanan veya aynı sokakta ya da aynı apartmanda yıllarca komşuluk yapan iki ailenin tüm fertleri, sokakta, çarşıda, pazarda, dolmuşta rahatlıkla görüşüp konuşabilmekte; ancak ziyaretleştiklerinde aynı fertlerin birlikte sohbet etmeleri bir anda harama dönüşmektedir. İşte bu vesileyle, 24. Nur suresi 61. ayetle ilgili bazı tespit ve değerlendirmelerde bulunmakta fayda görüyoruz. Söz konusu ayette mealen şöyle denilmektedir:
(...) Evlerinizde [ya da çocuklarınızın evlerinde], babalarınızın evlerinde, analarınızın evlerinde (...) yahut arkadaşlarınızın evlerinde yiyip içmenizde bir beis yoktur. Birlikte yahut ayrı ayrı yemenizde de bir sakınca yoktur.
Kur’an metninde kayıtlı olan lafızların delaletiyle Allah'ın bizden ne istediğini sahih bir şekilde anlamak son derece zor, hatta imkansızdır. Aksi halde, yorumcu sayısı kadar yorum, dolayısıyla Kur’an üretilmesi mukadderdir.