Kusursuz Cinayet

Jean Baudrillard
Bu, bir cinayetin -gerçekliğin katilinin- öyküsüdür. Ve bir yanılsamanın -yaşamsal yanılsamanın, dünyaya ilişkin temel yanılsamanın- yok edilmesinin öyküsüdür. Gerçek, yanılsama içinde kaybolmaz; bütünsel gerçeklik içinde kaybolan, yanılsamadır. Eğer cinayet kusursuz olsaydı, cinayetin öğelerini sergilemeyi amaçlayan bu kitabın da kusursuz olması gerekirdi. Ne yazık ki cinayet hiçbir zaman kusursuz değildir. Kaldı ki gerçeğin yok edilmesini anlatan bu polisiye kitapta, ne nedenler ne de katiller saptanabildi, ve gerçeğin cesedi de hiçbir zaman bulunamadı. Bu kitabı yönlendiren düşünceye gelince, o da hiçbir zaman saptanamadı. Cinayetin silahı bu düşünceydi. Her ne kadar cinayet hiçbir biçimde kusursuz olmasa da, kusursuzluk, adının da gösterdiği gibi her zaman bir suçla ilgilidir. Aynen kötülüğün şeffaflığı içinde, kötülüğü oluşturanın şeffaflığın kendisi olması gibi kusursuz cinayette de kusursuzluğun kendisi cinayettir. Ama kusursuzluk hiçbir zaman cezasız kalmaz: Kusursuzluğun cezası, onun aynen yeniden üretilmesidir. Bu cinayette hafifletici nedenler bulunabilir mi? Kuşkusuz hayır, çünkü bunları her zaman cinayetin nedenleri ya da cinayeti işleyenler arasında aramak gerekir. Oysa bir cinayette bir neden ya da katiller bulunmamakta ve dolayısıyla açıklanamaz niteliğini mükemmel bir şekilde korumaktadır. Gerçek kusursuzluğu da buradan kaynaklanmaktadır. Cinayet bir kavram olarak ele alındığında, bunun, daha çok, ağırlaştırıcı bir neden olduğu tartışma götürmez. Cinayetin sonuçları sürekli bir nitelik sunuyorsa, bunun nedeni, ne katil ne de kurbanın olmamasıdır. Eğer bunlardan biri ya da öteki var olsaydı, cinayetin gizi günün birinde ortaya çıkar ve cinayet süreci de çözülmüş olurdu. Sonuç olarak giz, katil ve kurbanın birbirine karışmasına dayanmaktadır. "Son çözümlemede, katil ve kurban aynı kişidir. İnsan soyunun birliğini anlamamız, ancak bu nihai eşdeğerliğin gerçekliğini tüm korkunçluğu içinde anlamamızla olanaklıdır. (Eric Gans) Son çözümlemede, nesne ve özne birdir. Dünyanın özünü kavramamız, ancak bu kökten eşdeğerliğin gerçekliğini tüm alaycılığı içinde kavramamızla olanaklıdır. (Arka Kapak)
Kitabın Konusu:
192 sayfa
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

192 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
20 saatte okudu
Herkese merhaba,Jean Baudrillar’ın Kusursuz Cinayet isimli eserinden bahsetmek istiyorum. Baudrillard’ın 80’ler sonrasında yazdığı tüm eserleri, iç tutarlılık,çözüme götürücü bir pragmatizm veya nesnellik ve bilimsellik gibi kriterlerle değerlendirmenin bir anlamı yok.Nitekim, Baydrillard’ın yapmaya çalıştığı da tutarlı bir felsefi sistem veya açıklama ortaya atmaktan çok, o çok ciddiye aldıkları kendi küçük gerçeklik evrenlerinde her gün didişip duran politikacıların, gazetecilerin, ekonomistlerin ve akademisyenlerin konumunun dünyanın bugünkü anlamsızlığı karşısındaki absürdlüğünü ironik ve çarpıcı bir dille ortaya koymak. simülasyon metaforu da şüphesiz, içinde yaşadığımız ve gerçeklik olduğuna sonsuz bir inanç beslediğimiz dünyayı bize yadırgatmak için ortaya atılmış.Yadırtgatmak için,direkt olarak “gerçeklik” ve “anlam”ın ta kendisini seçen Baudrillard’ı bu nedenle belki de gelmiş geçmiş en önemli bilimkurgu yazarlarından biri olarak okumak mümkün. Biraz kitaptan bahsetmem gerekirse cool anılar kadın, kötülük, gerçeklik, simülasyon,tüketim,baştan çıkarma, cinsellik hakkındaki düşüncelerini içeren pasajların bir araya getirilmiş biçimi gibi duran bir yapıya sahip Kusursuz cinayet, gerçekliğin katliyle içinde bulunduğumuz yanılsamaların bir anlamda simülasyon teorisinin ayrıntılandığı ve her gün yeniden üretilen kusursuzluğun cinayetin ta kendisi olduğunun vurgulandığı odaklanarak okunması gereken bir kitap.Yazara başlangıç kitabı olur mu derseniz pek tavsiye etmem.
Kusursuz Cinayet
Kusursuz CinayetJean Baudrillard · Ayrıntı Yayınları · 2012152 okunma
192 syf.
8/10 puan verdi
Baudrillard’ın daha önceden “Simülakrlar ve Simülasyon” kitabını okumamış olsaydım, bu kitapta soracağım tek soru şu olurdu: “Bu adamın derdi ne?” Evet bu adamın derdini önce “Simülakrlar ve
Kusursuz Cinayet
Kusursuz CinayetJean Baudrillard · Ayrıntı Yayınları · 2012152 okunma
Kusursuz cinayet nasıl işlenir?
192 syf.
·
Puan vermedi
·
14 günde okudu
Kendisini çağın en ilerisi, gelişmiş ve müreffeh bir toplum olarak addeden Batı medeniyetinin kendi medeniyeti içerisinde olmayan ama Batı sınırları toprakları içerisinde olan Bosna Hersek'te 320.000 insanın soykırıma tabi tutulmasına binaen, Batı toplumunun ve kamuoyunun nasıl bu soykırıma duyarsız hale getirildiğini eser en ince ayrıntılarıyla izah ediyor. Kitabı ilk okuduğunuzda sanal dünyanın insanı nasıl duyarsızlaştığını dair fikirler ediniyor, postmodel dünyanın kurmaca bir dünya ile insanların tepkisiz bırakılmasına dair ciddi eleştirilerde bulunuyor. İnsanlar öldürülmelidir çünkü elit kesimin müreffeh kalması için bu gereklidir sözünü bu kitaptan çıkardım. Batı medeniyeti az gelişmiş devletler yardım ediyor çünkü para aklamaları gereken yerler olması gerekiyor. Yapılan yardımlar paravan yardım kuruluşları ve şirketler aracılığı ile paranın tekrar kendi kasalarına girmesine olanak sağlıyor. Toplum ise mağdur halka sözde yardım ettiğini düşünerek sanal bir dünyada kendisini tatmin ediyor. Gerçekliğin ortadan kaldırılmasıyla da kusursuz cinayet işleniyor
Ali Aktaş
Ali Aktaş
Kusursuz Cinayet
Kusursuz Cinayet
Kusursuz Cinayet
Kusursuz CinayetJean Baudrillard · Ayrıntı Yayınları · 2012152 okunma

Yazar Hakkında

Jean Baudrillard
Jean BaudrillardYazar · 33 kitap
Jean Baudrillard (Jan Bodriyar) (d. 27 Temmuz 1929, Reims - ö. 6 Mart 2007), Paris), ünlü Fransız düşünür/sosyolog. Medya teorisi, Postyapısalcı felsefe ve postmodernizm üzerine olan çalışmalarıyla ünlenmiştir. Fransa'da bir devlet memurunun çocuğu olarak doğdu. Sorbonne Üniversitesi'nde Almanca okudu, ailesinde üniversiteye gitmiş olan ilk kişiydi. Mezun olduktan sonra bir süre eğitim kurumlarında Almanca öğretmiştir. 1950-1960lardaki bu dönemde, Cezayir sorunu yaşamını ve düşüncesini fazlasıyla etkilemiştir. Almanca öğrettiği bu dönemde doktora tezine de (sosyoloji üzerine) devam etti. 1966'da doktora tezini bitirdi, tezinin başlığı "Thése de troisiéme cycle: Le Systéme des objets" idi. 1966 yılının Eylül ayında Universite de Paris-X Nanterre'de (Nanterre Üniversitesi - Paris-X) asistan oldu. 1968'deki öğrenci eylemlerinin etkisinde kaldı, Yapısal Marksizm ve medya teorileri ile ilgilendi. 1972'de aynı üniversitede, profesör olarak, sosyoloji öğretmeye başladı. 1987'dan 1990'a kadar Üniversite de Paris-IX Dauphine'de (Dauphine Üniversitesi - Paris-X) görev aldı. "Eski Yugoslavya'daki Müslümanların maruz kaldığı soykırım, Yeni Avrupa Düzeni'nin evrim sürecinde bir aşamadır. 'Etnik temizliğin' infazcısı olan Sırplar, yeni biçimlenen bir Avrupa'nın öncülüğünü yapıyorlar." (Lettre dergisi, Kış 2005) Bugünün siyasi ve ideolojik akımlarını reddetmesi ününün artmasına neden olmuştur. Bugüne kadar birçok önemli çalışmaya imza atmıştır. Simülasyon kuramını oluşturmuş, kitle zihni üzerine çarpıcı satırlar yazmıştır. Tüketim üzerine düşünceleri ve yapıtları ise onun ününe ün katmıştır. Medya ve kitle iletişim araçlarına dair eleştirileri de diğer düşünceleri kadar çarpıcıdır. Birinci Körfez Savaşı üzerine yaptığı açıklamalarla, Körfez Savaşı'nın oluşumunu ve etkilerini entelektüel bir açıdan farklı bir şekilde yorumlamıştır. Simülasyon evreninin ortaya çıkışı II. Dünya Savaşının sonuçlarıyla bağlantılıdır. Baudrillard'a göre II. Dünya Savaşı sonrası sağ, solun işlevlerini yerine getirmeye başlamış; yani, sosyal devlet ilkesi ortaya çıkmıştır. Ayrıca sanayi ve tarım sektörlerinin belirleyiciliği iletişim ve hizmetler sektörlerinin belirleyiciliğinin ardına düşmüştür. Bu veriler batıda bir çeşit durağanlığa sebep olmuş ve batı kendi ekseni etrafında dönmeye başlamıştır. Bu kendi etrafında dönüş süreci kavramların içlerinin boşaltılması sonucunu doğurmuştur. Artık her kavram televizyonlardan akmakta, insanlar teknolojinin onlara sağladığı bu rahatlık sayesinde herhangi bir şeyi derinlemesine düşünememektedir ve iletişimi sağlamak adına yaratılan cansız kitle iletişim araçları kendilerine yüklenen işlevden, yani aracı olma konumundan çıkıp bağımsız bir kendilik haline gelmiştir. Birey ise bu durumu çaresizlik içinde izlemektedir; her şeyin farkındadır, fakat rahatlığından da taviz vermek istememektedir. Baudrillard'ın örneğine bakacak olursak: Birey televizyonda Sudan iç savaşını, herhangi bir tuvalet kağıdı reklamıyla aynı duyarsızlıkla izlemektedir. Televizyonu kapattıktan sonra Sudan'daki iç savaş devam etse bile onun için bitmiştir. İşte bireyin yaşadığı bu evren simülasyon evrenidir. Her şey görüntülerden ibarettir ve cansızdır.
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.