''Doğanın özenerek yarattığı ülkeler, bölgeler vardır. Oralara güzel deriz. Ama güzellik kavramı insana göre değişir. (..) Havası suyu iyi diye bir deyim var ya, yaradılışta sırf faydayı arayan insanlar doğal güzelliği görmezler bile..'' (Sayfa: 5)
***
''Bir bölgeyi kendi yerlileri dışarıya doğru değerlendiremez; dışarıdan gelip o bölgenin güzelliğini, elverirliğini yeni gören ve görünce de dile getirmek, anlatmak, yaymak hevesine kapılan şairler, yazarlar, aydınlar değerlendirir. Bizde bu çeşit aydın, parmakla gösterilebilecek kadar azdır. Aydın, dört duvar arasında İstanbul'da yaşar, mahallesini, bilemediniz adasını -o da Marmara adalarından biriyse- anlatır. Yok, köy romanı yazıyorsa, Anadolu'nun on binlerce köyünden birinin ötekine tıpatıp benzeyen çetin koşullu yaşayışını anlatır. O koşulları değiştirmek, o köyü kalkındırmak isteğini uyandırır bu romanlar okuyucuda; şair gözüyle görülmüş, şiir diliyle yazılmışsa oralarını tanıtır, belki sevdirir bile bize, ama orada yaşamak şöyle dursun, sanmam ki anlatılan yerleri gitmek görmek hevesini versin birimize. Nasıl versin ki bu gerçekten, yüzbinlerce tanıkları arasında bir tanık olmaktan ileri gidemeyeceğimizi anlar, tek başına ülkücülükle 20. yüzyıl dünyasında bir fayda sağlanamayacağını biliriz. Köy romancıları da, bir iki kitapları tutunduktan sonra köye bir daha dönmemecesine şehirde yaşamıyorlar mı.?'' (Sayfa: 5-6)
*