Kabri başında, vefatından sonra Resûlüllah'a dua etmek, O'ndan bir takım ihtiyaçların karşılanmasını istemek ve şefaatini talep etmek ise seleften hiç kimsenin yapmadığı bir şeydir. Bilindiği üzere Hz. Peygamber'in kabri başında duaya durmak meşru olsaydı, elbette sahabe ve tâbiûn orada durup dua ederdi. Resûlüllah'ın zâtıyla tevessülde bulunmak bu şekilde meşru olmayınca, vefatından sonra O'ndan istemek ve O'na dua etmek nasıl meşru olabilir ?!
"Yalnız Sana kulluk eder ve yalnız Sen'den yardım dileriz." Fatiha 1/5
Âyette geçen "Yalnız sana kulluk ederiz" ifadesi ulûhiyetin gerektirdiği sevgi, korku, umma, emir ve nehiy gibi ulûhiyetin gerektirdiği biçimde O'na kulluk etmeye işaret eder. "Yalnız Sen'den yardım dileriz" ifadesi ise tevekkül, havale etme ve teslimiyet gösterme gibi rubûbiyetin gerektirdiği konulara işarette bulunur.
Âyetin, Kur'ân'ın bütün sırlarını kapsadığı söylenmiştir. Kulluğun tamamı bunun kapsamına girer.
Allâh-û Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Onlar, hahamlarını, rahiblerini ve Meryem oğlu Mesih’i Allâh’tan başka rabler edindiler. Oysa tek olan Allâh’a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. O’ndan başka ibadete layık ilah yoktur. O, onların ortak koştuklarından münezzehtir.” (Tevbe: 31)
Ebu’l Bahteri bu âyet hakkında şöyle dedi:
“Onlar din adamlarına, rahiplerine namaz kılmadılar. Şayet din adamları ve rahipleri, kendileri için rükû ve secde yapılmasını onlara emretseydiler elbette bu konuda onlara itaat etmezlerdi. Fakat Allâh-û Teâlâ’nın haramını helal, helalini haram yapmalarını onlara emrettiklerinde bu emre itaat ettiler. İşte onların, din adamlarını ve rahiplerini Allâh-û Teâlâ’dan başka RAB'ler edinmeleri böyle olmuştur.”