Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kültüralizmlerin Eleştirisi

Modernite, Demokrasi ve Din

Samir Amin

Öne Çıkan Modernite, Demokrasi ve Din Gönderileri

Öne Çıkan Modernite, Demokrasi ve Din kitaplarını, öne çıkan Modernite, Demokrasi ve Din sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Modernite, Demokrasi ve Din yazarlarını, öne çıkan Modernite, Demokrasi ve Din yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gerçeğin akılda değil, vahiyde olduğu ilan edilecekti. Artık Müslümanlarda ve Yahudilerde felsefe sayfası kapanmıştı. Müslüman toplumlarında bu duruma önce duraklama arkasından da gerileme eşlik edecekti.
192 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Gelenekten bir kopuş demek olan modernite, Rönesans ile Avrupa‘da ortaya çıktı. Öncesinde temel ideoloji, haraca dayalı üretim tarzının ideolojisidir ve feodalizm de onun bir biçimidir. Modernite, insanların bireysel ve toplumsal olarak tarihlerini yaptıkları ilkesine dayanır. Avrupa‘da ve diğer yerlerde tarihin Tanrı tarafından yapıldığı hakimdi. O aşamadan itibaren modernite akılla özgürleşmeyi birleştiriyor, demokrasinin yolunu açıyor, devletle dinin birbirinden ayrılması demek olan laikliği de beraberinde getiriyordu. Kitap ise; içinde bulunduğumuz coğrafyanın çelişkileri, kültürel ve dinsel hatta siyasal çatışmalarını moderniteyi temel alarak anlatan ve bu çerçevede şekillenmeye çalışan toplumları-devletleri az da olsa anlamamıza yardımcı olacak veriler sunmaktadır.
Modernite, Demokrasi ve Din
Modernite, Demokrasi ve DinSamir Amin · Yordam Kitap · 201629 okunma
Reklam
Avrupa halkları Hristiyanlık prensiplerine gönderme yapmadan kendi yasalarını kendileri yapmanın tadını almışlardı.
Her ne kadar siyasi İslam, İslamdaki şura ilkesini bir demokrasi ilkesi saysa da bu uygun bir yaklaşım değil. İbda [keşif] yasaklandığı sürece, geriye İçtihad'ın yorumu kalıyor. Öte yandan şura, pre-modern ve pre-demokratik tüm toplumlarda görülen çok sayıdaki "danışma" biçimlerinden biridir.
Arap toplumları hâlá moderniteye girebilmiş değiller ama günlük yaşamlarında modernitenin meydan okumasının sonuçlarını açıkça yaşıyorlar ve hålà büyük ölçüde otokratik iktidar ilkelerini kabulleniyorlar.
Reklam
modernitenin aynı zamanda kadınlara özgürleşme, yenilik yapma haklarını kullanarak gelenekten kopma hevesi verdiğini anlamıyor. Aslında Nahda moderniteyi, bir sonuç olarak ortaya çıkan şeye, teknolojik ilerlemeye indirgiyor.
Müslümanlar ve Yahudiler de herkes gibi pratik insanlardır. Yaşamı düzenleyen, bireysel hukuku tamamlayan bir hukuka ihtiyaçları vardır. Zamanın ve zeminin ihtiyaçları na göre onu da yaşadıkları çevreden alırlar.
Modernite dışı olma ilkesinin ötesinde otokratik iktidar, meşruiyetini gelenekten alıyor. Kimi yerde, Fas'ta olduğu gibi dini ve milli bir monarşi, başka yerlerde de Basra Körfezi'nde olduğu gibi, kabile monarşisi biçiminde tezahür ediyor. Fakat Arap dünyasında Irak ve Cezayir' deki gibi oldukça geniş bir alanda Osmanlı İmparatorluğu'ndan miras başka bir gelenek biçimi daha geçerli ki, ben bunu "Memluk iktidar geleneği" olarak nitelendiriyorum.
Gezegende yaşayan "yoksul" insanların hakları, zengin Batı'ya "göç etme" hakkına indirgenebilir mi? Sosyal olarak garanti altına alınmış gelir, haklı bir taleptir. Ancak bu uyarlamanın, sermayenin emeği kullanmasına (ve dolayısıyla sömürmesine ve baskı altında tutmasına) izin veren kapitalist ilişkiyi işçi lehine yok edeceğine ve ondan sonra da işçinin sermayeyi kendi yaratıcılık potansiyelini göstermek için serbestçe kullanabilecek pozisyona gelebileceğine inanacak kadar naif olabilir mi insan?
Sayfa 150 - Yordam KitapKitabı okudu
229 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.