Ece Temelkuran’ın ilk romanı olan bu kitapta Beyrut’u, insanlarını, kültürünü tanıyoruz. Hatta savaşlarını görüyoruz. Aşk romanı diye bilinse de bana göre ortada öyle çok büyük bir aşk da yoktu. Daha çok farklı şehirlerde, birbirinden habersiz ama aynı duyguları paylaşan insanları okudum. Ağırlıklı olarak Oxford, Paris ve Beyrut’ta geçen hikayeye alışmak biraz zor. İlk başlarda tek tek karakterleri tanıdığımız için bir sürü ayrı hikaye okuyormuşuz gibi hissettiriyor. Ama yavaş yavaş alıştıkça hikaye içine çekiyor sizi, aynı şeyi okuduğunuzu fark ediyorsunuz, aynı üzüntüyü, aynı yalnızlığı... Farklı bir kültürü, savaşı, insanları görüyoruz. Hepimiz Ortadoğuluyuz sonuçta tanıyoruz birbirimizi...
Kitaba gelen çoğu yorum dilinden dolayı biraz olumsuz olsa da ben gayet sevdim. Ece Temelkuran’ın diline alışık olanlar zorluk çekmeyecektir. Hatta birinci kısımı daha çok sevdim ben. Dr. Hamza’nın kızına yazdığı mektuplar beni en çok etkileyen kısım oldu. Beyrut’a o dönemlerde hakim olan savaşı ve detaylarını çok bilmesem de çoğu şeyi bu kitapla öğrendim ve oldukça sevdim. Keyifli bir okumaydı...