En Eski National Geographic Türkiye - Sayı 237 Gönderileri
En Eski National Geographic Türkiye - Sayı 237 kitaplarını, en eski National Geographic Türkiye - Sayı 237 sözleri ve alıntılarını, en eski National Geographic Türkiye - Sayı 237 yazarlarını, en eski National Geographic Türkiye - Sayı 237 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İNSANLARLA BİR ARADA OLMA, kalaba-
lıklara karışma ya da yabancılara yak-
laşma fikri içinizde derin bir rahatsızlık
mı uyandırıyor? Merak etmeyin. Yalnız
değilsiniz. Biliminsanları pandeminin
bazı duyguları yeniden biçimlendirdiği
görüşünde. Dönüşümün ne kadar kalıcı
olacağı ise henüz belirsiz.
George 25 Mayıs’ta bir
polisin boynuna dizini bastırması sonucu
yaşamını yitirmişti ve cenazesini fotoğraf-
lamak için Houston’a gitmiştim. Kiliseye
girip George’u fotoğraflama iznim olmasına
rağmen tam 12 dakika boyunca hiç fotoğraf
çekmediğimi söyleyerek söze başladım.
Arkamdaki insanlar, “Hadi ama,” deyip duruyorlardı.
Sırada bekleyenler vardı.
Ama benim açımdan George’un bedenine teşekkür etmem önemliydi.
Yaşamı için teşekkür ettim.
Ölümünün sonucu bize sunduğu olanaklar için teşekkür ettim.
Öykülerin gidişatını değiştirecek şeyler için; ölümüyle bize getireceği olanaklar için teşekkür ettim ona...
Yeteri kadar uzun süre boyunca öykünün peşinden giderseniz, insanların zor durumlarda yollarını nasıl bulduklarını görürsünüz.
“Bu onların Öyküsü,’ diyerek geçmemeliyiz. Yaşananlardan ders almalıyız.”
National Geographic fotoğrafçılarının pandeminin kasırgalar estirdiği yıl boyunca ana merkeze yağdırdığı fotoğraf sayısı 1,2 milyon civarındaydı –ki bu,
ortalama bir yılla kıyaslandığında görece düşük bir sayıydı. Onlar pandemiyi
bizim için görünür kıldılar ve biz, yarınlardan bugünlere bakacaklar için bir
belge niteliği taşıyan bu sayıyı onların
emeği sayesinde hazırladık.
“Fotoğraflarla 2020” Özel Sayısı, dün-
ya genelinde yaşanan büyük acıların
yanı sıra her şeye rağmen yüreklerimiz-
de hep koruduğumuz umudun, keşfin
ve doğa korumanın da yılını görünür
kılıyor yarınlardan bugüne bakacaklara.
National Geographic Amerika editörü
Susan Goldberg’ün de işaret ettiği gibi,
özleyeceğimiz bir yıl değil 2020. Unutu-
lacak bir yıl hiç değil... Endişe ve kederin
geride kaldığı sağlıklı bir yıl dileğiyle...
National Geographic Türkiye bilim, doğa, coğrafya ve teknoloji konularda derinlemesine bilgi kaynağı olan bir dergi. Üzerinde yaşadığımız bu harika Dünyamızı aydınlatmak ve korumak için bilim, keşif, eğitimden yararlanarak bize öyküler anlatıyor. Derginin 20210 Ocak sayısının kapak konusu Kayıp Yıl 2020. Kaygı. Endişe. Korku... Yakın tarihin en yoğun kargaşalarına tanıklık ettiğimiz 2020'yi, onu en iyi anlatan fotoğraflarla uğurluyor derginin sayfaları.
Dergide işlenen konularının ana başlıkları aşağıdaki biçimde.
2020 SINADI
Daha ne kadar dayanabiliriz? Koronavirüs ölümleri morgları doldurdu. Irksal adalet çağrısı polis tepkisiyle karşılandı. Çöl çekirgeleri, kasırgalar, yangınlar dünyayı silip süpürdü. Peki ama daha ne kadar dayanabiliriz? Ne kadar...
2020 YALNIZLAŞTIRDI
Yas tutan insanların olmadığı bir cenaze töreni. Bir ailenin cam arkasından yaptığı ziyaret. Dünyanın dört bir yanında, ailelerinden ayrı ve teselliden yoksun milyarlarca insan yalnızlığı aynı anda deneyimledi.
2020 GÜÇLENDİRDİ
“Nefes alamıyorum,” cümlesi, nefes darlığı yaşayan hastalarla dolu hastane koğuşlarından, polis cinayetlerinin uzun süredir bastırılan adalet çağrısını tetiklediği sokak protestolarına kadar pek çok yerde farklı anlamlara büründü.
2020 UMUT VERDİ
Korkutucu olaylara rağmen olağanüstü gelişmeler yaşanıyor. Biliminsanları keşif yapıyor, doğa koruma uzmanları zafer peşinde koşuyor, toplumsal hareketler değişimin fitilini ateşliyor. Ve sevgi yolunu buluyor.
Sözlük şirketi Merriam–Webster, çevrimiçi olarak en sık aranan kelimelerin kaydını tutuyor. İnsanların arama yapma nedeni, aradıkları kelimenin anlamını bilmiyor olmaları değil; sadece resmi tanımın bazen olayları daha net anlamamızı sağlıyor olması. 2020’de ilk olarak “kıyamet” yükselişe geçti. Beraberinde “felaket”, “salgın” , “panik”, “kapanış” ve “gerçeküstü” de vardı. O sıralarda, çevremizde olup bitenleri kavramaya yönelik gündelik çabanın hayal gücümüzün çok ötesinde göründüğü kış sonu, ilkbahar başlarıydı. Yaz aylarında, George Floyd’un öldürülmesinin ardından, “ırkçılık” aramaları zirve yaptı. “Faşizm.” “Empati.” “Finansal kesinti.” Eylül’de ise “Akıl sağlığı”. Söz konusu dönemde ABD’nin batısı yanıyordu ve ülkenin güneydoğu eyaletlerini öylesine güçlü yağmurlar dövüyordu ki, Ulusal Kasırga Merkezi, olağan fırtına adlarını tüketip Yunan alfabesi harflerini kullanmaya başlamıştı. Orman yangınlarından çıkan zehirli dumanlar, rüzgârlar tarafından binlerce kilometre ötelere taşınıyordu.
İnsanlar korkak ve cesur olabilir; şaşkınlık yaşayabilir ve minnet duyabilir; kötücül duygulara bürünebilir ya da kederli veya özverili, umutlu, kuşkucu, öfkeli ve de kararlı olabilir... Tüm bunlar insana dair şeyler. Ancak bazılarımızın, aynı anda bu sayılanların tamamını bir arada hissedebilme kapasitemizi anlaması için 2020’nin yaşanması gerekti…
Felaketlerde dolu yılda, Doğu Afrika ekstra bir felaket daha yaşadı: Çöl çekirgelerinin istilası. Bölgeye 2019 sonunda gelmeye başlayan sürüler, Afrika çiftçileri için korkunç bir tehdit oluşturuyor. Kenya, Ocak ayında, 70 yılın en kötü çekirge salgınına uğradı. Böcekler, çorak bölgelerin şiddetli yağmurlara maruz kalması ve bitki örtüsü oluşmasıyla tetiklenen nüfus patlamasıyla çoğalıyor. Arap Yarımadası’nın rüzgârları, sürüleri Afrika Burnu’na itiyor, milyonlarca insanı açlığa sürüklüyor. Tek bir sürüde 70 milyar çekirge olabiliyor ve günde 130 milyon kilo ekini yok ediyorlar. 40 milyondan oluşan daha küçük bir sürü dahi günde 35 bin kişinin yiyebileceği kadar ekin tüketiyor.