Soğuk bir kış günü, Beyoğlu'nda bir Rum meyhanesinde Serkis Efendi, kemanından dökülen 'Kimseye etmem şikayet' nameleri ile bu dizelerin sahibi İhsan Raif'in hayat hikayesini anlatmaya başlıyor. Mutlu bir çocukluk dönemi yaşarken kendini bilmez bir kabadayının ve nankör bir dadının kumpası ile bu kabadayı ile evlenmeye mahkum ediliyor İhan Raif. Ve cezalandırılır gibi paşa babasından, annesinden, kız ve erkek kardeşlerinden, en önemlisi de çok sevdiği 'kuyruklu' dediği piyanosundan uzaklara İzmir'e, deyim yerindeyse babası tarafından sürgüne gönderiliyor kadın şairimiz. Suçsuz olduğunu satırlarca yazıp mektuplarla haykırsa da ne babası, ne de annesi dinliyor onu. Yıllar yıllar sonra yaşanan pişmanlıklara, ardından gelen mutluluklara ve üzüntülere, arka planda Osmanlı'nın son dönemlerinde yaşanan siyasi gelişmeler eşlik ediyor.
Nasıl talihsiz bir hayat ki bu yaşanan, yıllarca mutsuzluğa göğüs gedikten sonra gelen mutluluk da kısacık sürüp bitiyor? Kitap yarısından sonra akıcılığını kazanıyor, su gibi akıp gidiyor. Tıpkı İhsan Raif'in kısacık hayatı gibi.
Yazar kitabını canice öldürülen ve şiddet mağduru olan kadınlara ithaf etmiş . Kitabı okuyunca bu durumun ezelden beri var olduğunu, kadınların hayatını her dönemde zindana çevirdiğini daha iyi anlıyorsunuz. Hayat hikayesi okumayı, 'kadınlara' dair kitap okumayı seviyorsanız gözüm kapalı tavsiyemdir. Yalnız okurken, "Şunu neden yapmamış, onu neden dememiş?..." diye düşünmeyin. Çünkü o daha 13 yaşında bir çocuk gelindi...