" ... okumuşlar genellikle ders verebilmek ve kitap yazabilmek için okurlar; ve bu yüzden de kafaları besin maddelerini hazmedilmemiş olarak bırakan mide ve bağırsaklara benzer."
Arthur Schopenhauer bu kitabıyla da ne kadar geniş ve derin bir filozof olduğunu kanıtlıyor.
Schopenhauer bu kitapta; yazarlar, okul, dil öğrenmenin önemi gibi konularda görüşlerini açıklıyor ve bu görüşler çok sert.
1-) OKUYANLAR
" Okumuşlar genellikle ders verebilmek ve kitap yazabilmek için okurlar; ve bu yüzden de kafaları besin maddelerini hazmedilmemiş olarak bırakan mide ve bağırsaklara benzer."
Arthur'un çoğu kitapları neredeyse hiç okunmamıştı. Kitaplarının baskı yapabilmesi için kendisi cebinden para veriyordu. Okunamamasını da halkın aptallığına bağlıyor.
"Yayımının üzerinden otuz yıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına karşın eserlerimin kapağının bile kaldırılmamış olmasının nasıl mümkün olabildiğini anlamak güç değildir."
Schopenhauer'e göre sadece okumak yarardan çok zarar getirir.
Okumak başka birini dinlemekten farksızdır. Bu yüzden Schopenhauer herkesin kitap okuyabildiğini, ancak oradaki bilgileri akıl süzgecingen geçiremeyeceğini ileri sürer. Halkın gerçek kitaplar okumak yerine saçmalıklarla dolu olan kitapları aldıklarından yakınır. Sürüyle saçma yazar halkın budalalığı sayesinde zenginleşmişti.
2-) OKUL
"Hep biliriz, en büyük deha sahibi insanlarımız,
okulda yahut üniversitede elde ettikleri dereceler bakımından
en seçkin olanlar değildir.
Ateşli hayal gücü öteden beri hep mektep kaçağıdır."
Schopenhauer okulda arkadaşlarıyla hiçbir zaman anlaşamamıştı. Sırf arkadaşlarının aptallığı yüzünden okul değiştirdiği bile olmuştu. Kitapta bunun yansımaları gözüküyor.
Okulun insanı salaklaştırdığını savunuyor. Okulda öğrenmeye çalıştıklarımız bize bir şey katmaz. Okul sadece ezber yeteneği ister. Okulun yaptığı şey şudur: Öğretilenleri sorgulayamazsın, sadece ezberle. Schopenhauer'e göre ise eki insan ezberlemek yerine merak ederek öğrenir. Bundan dolayı okulda aptal sayılan bilgelerin aslında ne kadar zeki olduğundan örnek verilmiş.
3-) ÖĞRETMENLER
Öğretmenler para kazanmak için ve bilgeliği değil fakat onun görünüşünü ve saygınlığını yüksek gaye edindikleri için öğretirler; talebeler bilgi ve derin anlayış edinmek için değil, fakat konuşma melekesi edinip gevezelik edebilmek ve caka satmak için öğrenirler.
Schopenhauer öğretmenlerin çoğunda öğretme aşkı olmadığını savunur. Onların sadece bir 'meslek erbabı' olduklarını, gerçek öğretmenin ise bunu bir meslek olarak görmeyeceğini söylüyor.
4-) DİL ÖĞRENMENİN ÖNEMİ
Schopenhauer küçük yaşlarından itibaren çok sayıda ülke ziyaret etmişti. Almanca,Latince ve Fransızca'yı kendi dilinde konuşabiliyordu. Schopenhauer dil öğrenmeyi herkes gibi öğütlüyor. Bir dildeki deyimler, sözler, kelimeler diğer dilde karşılığını bulmaz. Bundan dolayı bir dil öğrenmek yeni bir kültür öğrenmek demektir.
"Çeşitli dillerin öğrenilmesi sadece dolaylı değil fakat aynı
zamanda doğrudan irfan edinme yoludur ve fevkalade
müessir olan entelektüel bir yoldur. V. Charles'in sözünün
arkasında yatan budur:
Ne kadar lisan o kadar insan."