"Ay hakikaten, işte bizim Türk milleti" diyebileceğiniz bir kitap.
Aziz ustamız -ki şahsen benim çok hoşuma giden- yine harika bir öykü/roman çıkartmış ortaya.
Yazar o zamanın yani 1957 yılındaki Türkiye'yi, şartlarını ve vatandaşlarını, anlayacağınız her şeyini mizah karışımı eleştirmiş.
Ölmüş eşek yani öykünün ana karakteri adı üstünde ölmüştür ve tahtalıköyden yeryüzündeki arkadaşı eşek arısına mektuplar yazıp gönderir. Mektuplarda eşek arısına ilk önce nasıl öldüğünü anlatır. Devamında ise öldükten gömülmeye kadar ki zamandan bahseder.
Her mektupta "yok artık böyle cahil olur da böyle yalan olur mu?" diyorsunuz. :)
Altta paylaştığım alıntıda gördüğünüz gibi alttan alttan gönderme değil, direk lafı yapıştırıyor Aziz Nesin.
Dünyada yaşarken de böyle oluyor. Birçok insan bağırıyor, çırpınıyor, ağlıyor ama seslerini duyuramıyorlar. Çünkü böylelerinin yaşayıp yaşamadıkları belli değildir, bizden ayrımları yoktur. Nüfus sayımı, seçimlerde oy verme zamanı, vergi ödeme yükümü, askerlik gibi yurt görevleri dışında insandan sayılmazlar, şu ölüsü kandilli dünyada, "Sen de insan mısın?" diye sorunca, göğsünü gere gere, "Evet,insanım!" diyebilecek kaç kişi vardır? (sf.86)