Dikkatli bir okuma ile "Ölü Canlar" bir roman metninden ziyade Gogol'ün yaratıcı yazarlık dersine dönüşen metinlerden. Mesela bu dönüşümü benim açımdan yaşayan metinlerden bir diğeri Sait Faik'in "Eftalikus'un Kahvesi" hikâyesidir.
Büyük burunlar, büyük dudaklar, kulaklar, eller ve ayaklar...
Böylesi bir asimetrik yapıyı inşa eden anlatıya Gogol gibi Botero da sahip. Hatta bazen, Gogol'ün yapıtlarının birer tabloları mı var karşımda diye düşünmeden edemiyorum.
Tasasız, bomboş neşeli anlarımız arasında birdenbire ve kendiliğinden, tuhaf bambaşka bir kapı açılır : daha gülümsememiz yüzümüzde kaybolmamıştır, ama bambaşka biri olur çıkarız, yüzümüz bambaşka bir ışıkla aydınlanıverir...
"İki hanımın zekice çözümledikleri bu karmaşık sorunu başarıyla tartışırlarken, salona gür kaşları, kımıltısız yüzüyle savcı bey girdi..[...] Savcının kafası öyle bir karıştı ki olduğu yerde öylece kalakaldı; bir yandan sol gözünü kırpıştırıp duruyor, bir yandan da mendiliyle, sakalına takılan enfiye kırıntılarını temizliyordu, ama anlatılanlardan tek kelime bir şey anlamamıştı. Hanımlara gelince, adamcağızı oracıkta öylece bırakıp, kenti ayaklandırmak için zaman yitirmeden iki ayrı yöne doğru yola koyuldular...
🖋️