Akıcılığıyla, anlatımıyla, muhtevasıyla gerçekten olağanüstü bir kitap. Zweig, insanların psikolojik çöküşlerini, iç bunalımlarını, içine düştükleri "hiçlik"i o kadar iyi, keskin anlatmış ki insan ister istemez o hiçliğin içinde buluyor kendini, düşünüp düşünüp sorgulamalar yapıyor kendi kendine, insanlara soru sormak istiyor... Çok düşünmek de çok düşünmemek de insanı bunaltır. Beklemek, düşünmek, düşünmemek, farklılıklar aynılıklar, sıradanlıklar...
Dostoyevski'nin "yemin ederim, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; hem de tam anlamıyla, gerçek bir hastalık" sözünü şimdi çok daha iyi anlıyorum.
Kitap, 96 sayfadan oluşuyor ama kesinlikle derin bir kitap. İlginç ve gerçekçi bir kitaptı örgüsü itibariyle bence. Okunması ve okutulması gerektiğini, lakin okurken insanın dikkat etmesi ve kendini fazla kaptırmaması gerektiğini düşündüğüm bir kitap. Ki zaten Zweig, bu kitabı yazdıktan sonra eşiyle birlikte intihar etmiş... Çok güzel bir kitaptı, dediğim gibi dikkatli olunması şartı ile okunmasını tavsiye ederim.