Yunan tragedyasının en önemli yazarlarından biri olan Sophokles, bu eserinde konuyu ve karakterleri anlatışıyla ne kadar başarılı olduğunu gözler önüne seriyor. Kitapta olaylar, çoğu Yunan edebiyatı klasiklerinde olduğu gibi her şeyin ortasından (in medias res) başlıyor.Kaderin cilvesinden kaçmanın pek mümkün olmadığını anlatıyor. Ne yaparsan yap, sonunda yine kaderine yenik düşüyorsun anlayacağın. Ek olarak kitap, bilim dünyasını da etkilemiş.Öyle etkiler bırakmış ki bu eser; Freud, annesine karşı ilgi duyup babasının yerini almak isteyen erkek çocukları için "Oidipus Kompleksi" kavramını kullanmış.
Oidipusun babası Thebai'de kraldır. Apollo, Oidipus doğduğu zaman krala bu çocuğun ileride kendisini öldüreceğini ve annesiyle evleneceğini söyler. Bunun üzerine kral, Oidipus'un ayaklarını bağlatıp Kithairon dağına attırır. Fakat orada onu bir çoban bulur ve Korintos'un kralına götürür. Kralın çocuğu olmadığından onu kendi oğlu gibi yetiştirir. Büyüdüğünde Apollo'nun kahinine gider ve kehaneti öğrenince Korintos'u terk eder. Kehanetin gerçekleşmesinden korkarak. Yolda Theabai'nin kralını yani babasını öldürür. Theabai'nin kapısına geldiğinde ise Sphinks adlı canavarla karşılaşır ve canavar ona bir bilmece sorar. Doğru cevabı veren Oidipus artık kral olmuş ve kraliçeyle (annesi) evlenmiştir. Günün birinde, kentte kıtlık başlayınca Kral Oidipus, gider bir kahine danışır ve kahin kralı öldürenin aralarında olduğunu ve o ölmeden de kıtlığın dinmeyeceğini söyler. Oidipus bunun üzerine araştırır durur. Araştırdıkça da gerçek kimliğini bulur. Ve yaptıklarından utanır. Öyle utanır ki kendini kör eder.