Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi

İlber Ortaylı

Sayfa Sayısına Göre Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
The problem of Anatolia today.
Şehir beslenmek için çevredeki kırsal bölgenin ürünlerine muhtaçtır. Gene bu ürünleri elde etmek için, çevreden alacağı hammedeyi geri vermek zorundadır.
12. ve 13. Yüzyılda Anadolu
1099'da Haçlılar'ın Çukurova (Klikya), Yukarı Mezopotamya ve Batı Suriye'de yerleşmesi ile Anadolu Selçukluları Irak Selçukluları'ndan coğrafi bakımdan koptular. Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun İran ve Horasan'daki asıl arazisi ise parçalanarak bir sürü küçük Türkmen devletçikleri kuruldu. 12. yüzyıl sonunda Bağdat Halifesi Nasır'ulillah Irak Türkmenleri'ni ezerek hilafet devletini yeniden kurmaya muvaffak oldu. Anadolu'dan başka Azerbaycan' da Kutbuddin ve oğulları, Ahlat'da Mervanoğulları, Kars' da Şadadoğulları, Yukarı Mezopotamya'da Artukiler, Suriye' de Tutuş'un oğulları küçük devletler halinde hüküm sürüyorlardı. Anadolu'da ise Danişmendiler, Mengücekoğulları, Saltukiler ve sonra bunları ortadan kaldıran Kutalmış oğulları hakim idiler. 13. yüzyılda ortaya çıkan Moğol istilası bütün güney ve orta Rusya'ya, İran'a Mezopotamya'ya yayıldı. Mısır' da Memlükler bu olayla müstakilen ortaya çıkıp Moğollar'a direnebildiler. Ayn-ı Cellud'da Moğolları yenip durdurdular. Anadolu Selçukluları 13. yüzyılda Moğollar'ın vassali oldular. Ancak bu döneme kadar Anadolu Selçuklu Devleti önemli kültürel ve yapısal değişmeler geçirmiştir. Bunları bilmek sadece Türkiye tarihi yönünden değil, uygarlık ve toplumsal değişme gibi olayları anlamak açısından da önemlidir.
Reklam
Anadolu'nun Türkleşmesi denen olay ırki bir keyfiyet değildir; hatta tümüyle kültürel bir olay da değildir. Türk dilinin Küçük Asya'nın büyük bölümünde egemen olması, 12. yüzyılda biten bir süreç de değildi. Bu uzun zaman içinde gerçekleşmiştir. Türkçe'nin Küçük Asya'da tutunması kesif bir Türk göçü kadar ülkede yaşayan halkın kültürel bir birlik içinde olmamasından da ileri gelir. Doğu Anadolu' da çeşitli Ermeni lehçeleri, Kürtçe, Güneydoğu' da Ararnca gibi Sami diller, Kapadokya' da muhtelif dil ve lehçeler, güneyde Pamfilya, Psidya, Likya' da ve batıda Karya ve İonya' da ayrı Hellen lehçeleri konuşuluyordu. Bunlardan başka Balkanlar' dan getirilip, Anadolu'ya yerleştirilen Uz, Peçenek gibi Türki grupları da sayalım. Dil birliği olmayan ülkede, dini birlik de yoktu. Ortodoks-Roma kilisesinin dışında anti-cheleedon dediğimiz kiliseler, Ermeniler ve Yukarı Mezopotamya kavimleri Nasturi, Monofizist ve Haçlı istilasından sonra kısmen Katalik Kilisesi'ne bağlı idiler. Bunun içindir ki, Türkçe bu Babil kulesinin ortasında ortak bir anlaşma dili (lingua franca) olarak yerleşti. Nitekim 12. asırda İtalyanlar bu ülkeye Turcmenia veya Turchia, demeye başladılar ve bu isim kaldı.
Sayfa 100Kitabı okudu
Genellikle bir vezirin toprakları bir yerde olmayıp, çeşitli bölgelere dağıtılmıştır. Vezir haslarını onun adına voyvoda veya kethuda dediğimiz görevliler yönetir, geliri toplayıp teslim ederler. İşte bu sebeple bir süre sonra vüzera haslarının kontrolünde aksaklıklar baş gösterdi. Önce bu araziyi kontrol eden vezir voyvodaları o yerin belirli nüfuz sahipleri haline geldiler. Esasen bu görevler fiiliyatta irsi olarak babadan oğula kalıyordu. Sonra vezir adına vergileri toplayan voyvoda bu işi götürü olarak yükleniyordu. Bu yüzden adeta müteahhit gibi hareket ettiler. Kanun dışı uygulamalar ve soygunlar arttı.
Sayfa 128Kitabı okudu
Baba İshak ayaklanması gibi göçebe ayaklanmaları ve yerleşen aşiretlerin yeni egemen guruplarının kendi çıkarları için çıkardıkları bu çeşitli hareketler, bütün ülkelerdeki köylü savaşlarında görüldüğü gibi, feodalleşmeden ekonomik zarar gören kitlelerin dini ve ütopik adaleti özleyen tutumdaki ayaklanmalarıdır ve yeni düzenin karşısında başarı gösteremeyeceklerdir.
Sayfa 149Kitabı okudu
Harman zamanı köylünün hali yürekler acısıdır. Zaten kendi payına düşen mahsUlü sipahininkinden evvel pazarlayamaz. Sipahi de kanunname hükümlerinin hilafına, külfetten kurtulmak için öşürü aynen (mal olarak) almaz. Köylüye bir fiyat biçip, satmasını ve nakdi olarak vermesini emreder. Vaktinde gelip öşür etmez, bu yolla köylüden fazla hisse koparmaya çalışır. Gerçekte kanunname öşür için sipahiye ancak bir hafta müddet vermiştir. Fakat köylü yağmurdan korkup, hasadı kaldırırsa zulüm görür. Eşkıya baskınları köyü bir yandan kasıp kavururken, göçebelerin geçişi ve yağması öbür yandan darbeyi indirir.
Sayfa 158Kitabı okudu
Reklam
91 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.