Uzak Değil
Tekinsizlik, insanın karanlık yanları, labirentleri, oralardaki açlık, doymazlık... Savaşlar, çatışmalar, sokağa çıkma yasakları, işsizlik, yoksulluk...
Sokaklardan kepçelerle toplanan insan cesetleri, cesetlerden her yana yayılan çürümüş et kokuları, kopan kollar, bacaklar, örgüt içi hesaplaşmalar... Hayali kırıntılarla yaşamaya çalışanlar, sıkıştıkları, sıkıştırıldıkları daracık hayatlardan hayalleri ile sıyrılmaya, kurtulmaya çalışanlar...
Kardeşlerine anne olan, onları yedirip içiren ablalar, internet kafede oynadıkları savaş oyununu gerçeğe çeviren dede ile torun, rüyada gördüğü mandalina üzerinden cinsel analizler yapan ve yeni arayışlara giren kadınının gel gitli ruh hali, kasiyer olarak çalıştığı işyerinde üzerine oturduğu tabure alınınca hep ayakta çalışmak zorunda kalan adamın çocuğumu doktora götüreceğim diye izin alıp kaç yıldır bastırdığı oturma açlığını giderebilmek için kendine oturacak ve dinlenecek bir yer araması, aramayla birlikte zihinde yaşadığı sürekli bir akış, nehir kıyısında bulanık suya bakarak ölümü bekleyen adamın vicdan azabı...
İçinde ; aşağılanmanın, dışlanmanın, yok sayılmanın yol açtığı bir isyancı ile yaşayan kişinin öc alma yöntemtemlerindeki sıradışılık, acımasızlık...
Bu saydıklarımın hiçbiri bize "Uzak Değil."
Boşlukları çok, dili akıcı, okurunu çoklu okumalara çağıran bir kitap Uzak Değil. Eylem Ata Güleç 'in emeğine sağlık