Bugünün kitabı antropolog ve arktik halklar uzmanı Nastassja Martin ile tanışma kitabımız olan Vahşi Hayvanlara İnanmak. Gülce Balaban çevirisi ile okuduğum ilk kitaptı.
2015'in Ağustos'unda antropolog Nastassja Martin, Sibirya sınırındaki Kamçatka dağlarında antropolojik bir çalışma yapmak üzereyken bir ayı tarafından saldırıya uğrar. Nastassja'nın çenesi kırılır, yüzü ağır yara alır. Bulunduğu bölge nedeniyle, aldığı yara değil Rus ordusunun casusluk şüphesi ile karşılaşır Martin. Bir Fransız olarak, orada işi nedir ve nasıl bir insan bir ayı saldırısından sağ kurtulur?
Yaşadığı mücadele ve sorunlar ile yüzleşirken, yüzünün yeniden inşa edilme süreci başlar. Hastane hastane gezer, dizi ameliyatlar operasyonlar geçirir. Bedeninin aldığı hasar tabi ki psikolojisini de etkilemiştir. Bedeninin kendine ait olmadığı hissi, Rus-Fransız doktorlar arasında mekik dokuması, sistemin dayanılmaz çilesiyle birleşir.
Bedeni dönüşürken ruhu da dönüşmeye başlar. Fiziksel ve psikolojik sonuçları olacak bu süreç nasıl devam edecektir? Ölüm dürtüsünün nasıl bir olgu olduğunu, edebi yönleri de olan bir anı şeklinde anlatmış Martin. Hayvanlarla insanlar arasındaki bağı, animizmi, hakları, rüyaları, kültürleri detaylıca ele almasına tanık olmak çok güzel ve düşündürücüydü.
Son olarak bitirirken, kitap bana Çöl ve Tohumu'nu hatırlattı bazı yerlerde. Geçirilen ameliyatlar, kişinin kendini tanıyamaması, aile ve arkadaşlarından gizlenme isteği yer yer beni Eligia'yı yeniden düşünmeye itti. Oradaki aile trajedisi burada vahşi bir hayvanla kendini gösterdi. Farklı bir kitap arayanlara mutlaka tavsiye ediyorum.