İstediği kadar edebi olmasın ya da birinci kitaba yapısal olarak hiç benzemesin, Doppler benim için artık ormanda yanına uğrayabileceğim ve iki üç saat sohbet edebileceğim bir karakter haline geldikten sonra bunların hiçbir önemi yok. Doppler’i taştan da yontsalar yine okurum! Doppler; doğmamış kardeşim, nasıl da geldin buldun beni. Tamam ikinci kitapta biraz daha kendini kaybettin; ama zaten bulmak için kaybetmen lazımdı.
Von Borring’in yüzüne vurduğu gibi ‘‘İnsanları sevmiyorum’’ diyip dururken aslında etrafında seni sen olduğun için sevecek gerçek insanlar mı arıyordun? Ağaçlara sarılırken seni yargısızca ve sessizce sevecek bir eş, beklentisi olmayan çocuklar mı arıyordun? Duvarlar örüp kötüyü engellediğini düşünürken aslında iyinin içeri girmesinden de mi korktun?
Doppler sözüm sana, aslında kendime.