Merhabalar efeeemm, nasılsınız? Umarım iyisinizdir, keyfiniz yerindedir. :)
Canlılık 3.7 milyar yıl önce ortaya çıktığında yaşlanma ve ölüm kavramlarını tanımıyordu. Yani "Her canlı ölümü tadacaktır," sözü o zaman geçerli değildi. Basit, tek hücreli atamız sonsuza kadar yaşayabilirdi.
Sonra bir gün, dünyadaki besinin azalmasıyla birlikte kloroplast ortaya çıktı. Kloroplast besin üretiminin yanısıra büyük bir oksijen kaynağı oldu.
Oksijenin artmasıyla canlılar oksijenli solunuma geçtiler, mitokondri oluştu. Mitokondri canlılığa daha az çabayla daha çok enerji sağladı.
Canlılık artık çok hücreli olmuştu. Bölünerek çoğalamazdı. Eşeysellik de oluşmalıydı. 2.5 milyar yıl sonra "erkek" sahneye çıktı.
Tabii bunlar yeterli değil. Canlılar öğrendiklerini hemen unutuyorlardı. Hafıza yoktu. Sinir hücreleri oluştu, bilginin depolanması için bölümeyi, yenilenmeyi durdurdu. Bir vadeleri pldu.
İşte bunlar ve daha pek çok özellik kazanılınca, kazanılan her şeyin bir bedeli oldu. Bu bedel ölümdü.
Şimdilerde insanlık uzun yaşam için araştırmalar, çalışmalar yapıyor.
Ne yaparsak yapalım sonsuz bir yaşam mümkün değil, eninde sonunda ölümü tadacağız. Bu yüzden yaşadığımız her anın kıymetini bilmek gerek. Her duyguyu, her anı sonuna kadar yaşamak gerek. Hayat ince hesaplar yapmak için çok kısa, şu an mutlu olmaya çalışmak gerek.
Hayattan sadece genetik kodunuzu bırakıp çekip gitmeyin, hayatı yaşayın.
Şiddetle tavsiye edilir. :)
Hoşça kalın.
Bilimle kalın!